Tezin Türü: Yüksek Lisans
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Bursa Uludağ Üniversitesi, GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ, RESİM, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2019
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: İPEK ELİF MİLLİ
Danışman: Meryem Uzunoğlu
Özet:
Büyük bir coğrafyaya yayılmış olan Avrupa toplumunu homojen bir bütün
olarak ele almak mümkün değildir. Yüzyıllar içinde farklı topografik özellikler ve iklim
koşullarının ayrıştırdığı farklı toplumları birbirine yaklaştıran en önemli iki unsur tarıma
dayalı ekonomi ve dindir. Büyük bölümü Hristiyan inanışını benimsemiş olan
Avrupa’da Orta Çağ’dan itibaren hiyerarşik bir toplumsal düzen geliştirilmiştir. Temeli
üretim ilişkileri ve ekonomik çıkarlara dayanan bu düzen yüzyıllar boyunca toplumsal
yaşamın her alanını etkilemiştir.
Orta Çağ’ın ilk evrelerinde ekonomik gücü ve iktidarı elinde bulunduranların
çıkarları doğrultusunda şekillenen bu hiyerarşik yapı içerisinde yer alan grupların net
tanımları yapılmış ve sınırları belirlenmiştir. Üst tabakalara mensup soylular kendilerine
verilen tüm imtiyazları kullanarak yüz yıllar boyunca refah içinde yaşamışlar; alt
tabakadaki köylüler ise yarı köle düzeninde sefil bir yaşam sürdürmüşlerdir. Kilise mensupları da kendi menfaatleri doğrultusunda dini kurumsallaştırarak hem sistemin
devamlılığını sağlamışlar hem de soyluların güç ve iktidarına ortak olmuşlardır. Orta
Çağ’ın sonlarına doğru Avrupa’da yaşanan bir takım siyasi, ekonomik, teknik ve
bilimsel gelişmelerle birlikte özgürleşen köylüler bağlı bulundukları senyörün
topraklarından ayrılarak kentlere göç etmeye başlamışlardır. Coğrafi keşiflerin etkisi ve
ticaretin gelişmesi ile birlikte nüfusları artan kentler önem kazanmıştır. Kentlerdeki
fırsatların çokluğu ve üretim ilişkilerinin çeşitli oluşu yeni bir sınıfı görünür hale
getirmiştir. Bütün bu unsurlar birbirini hem tetiklemiş hem de etkilemiş; böylece
toplumsal ilerleme hiç durmadan devam etmiştir.
Erken modern dönemin başlangıcında en alt tabakada başlayan çözülme, sonraki
süreçlerde üst tabakalar arasındaki sınırların erimesiyle devam etmiştir. Rönesans ve
Reform hareketlerinin etkisiyle bireysellik önem kazanmaya başlamış; Kilisenin öte
dünyada mutluluk vaadiyle sıradan inananları bağladığı doktrinler geniş kesimlerce
sorgulanır olmuştur. Sistemdeki çözülme toplumsal kesimler arasındaki hareketliliği
arttırmış; üst tabakalara ve daha iyi statülere yükselme imkânı veya sahip olunan
statüyü koruma gereksinimi orta tabakalarda gerilimli bir rekabet ortamının doğmasına
yol açmıştır.
Avrupa’daki hiyerarşik toplumsal düzen erken modern dönemde de varlığını
korumuştur. Köylü, burjuva ve soylu sınıflarının çerçevelerini çizen tanımlamalar halen
geçerlidir. Bireyin kendi kimliğini ait olduğu sınıf üzerinden tanımladığı bu süreçlerde
diğer sınıftakiler “öteki”ler olarak algılanmaktadır. Ve ötekilere yönelik bakışın içinde
ya kibir ve aşağılama ya da imrenme ve düşmanlık karışımı duygular bulunmaktadır.
Gündelik yaşamın içinde kolaylıkla ayırt edilen farklı kesimler 17. ve 18. yüzyıllarda
üretilen sanat yapıtlarında da çeşitli yönleriyle görselleştirilmişlerdir. Portreler, doğa
görünümleri, natürmortlar ve gündelik yaşam sahneleri erken modern dönemde
Avrupa’daki toplumsal yaşamın dinamikleri hakkında okumalar yapma olanağı
sağlamaktadır.
Günlük yaşamın çeşitli boyutlarıyla ele alındığı bu resimlerde genellikle ev içi
sahneleri, meyhaneler, tavernalar, yeme-içme ritüelleri, festivaller, eğlenceler, pazar
VII
yerleri ve çalışma alanları bazen vakur, bazen de komik bir üslupla betimlenmektedir.
Figürlerin kılık kıyafeti, beden dili ve davranışları ile içinde bulundukları mekân birer
statü göstergesine dönüşerek anlamın taşıyıcılığını yaparken çoğunlukla hâkim sınıfın
bakış açısını görünür hale getirmektedir.
Bireysel kimliklerin ait olunan tabaka veya zümre üzerinden ifade edildiği
Erken modern dönemde toplumsal statü göstergeleri kimliğin bazen doğrudan bazen de
dolayımlı ifadeleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak kimliğin “öteki” üzerinden
tanımlandığı gündelik yaşam sahneleri, içinde barındırdığı önyargılar ve kullandığı
sterotipler nedeniyle toplumsal yaşamın motomot tarihsel belgeleri olarak kabul
edilmezler. Alt metninde ötekine yönelik kibir ve aşağılama ya da imrenme ve
düşmanlık karışımı duyguların okunduğu bu resimler, izleyiciye belli bir tarihsel süreçte
Avrupa toplumlarında farklılıkların nasıl algılandığına yönelik kanıtlar sunarlar.
Bu araştırmanın konusu olan erken modernde toplumsal statü farklılıklarının
gündelik yaşam sahnelerindeki yansımaları evlilik törenleri, kılık kıyafet, yeme içme
alışkanlıkları, adabı muaşeret kuralları ve boş vakitleri değerlendirme, eğlence ve oyun
bağlamında incelenmektedir.