Tezin Türü: Doktora
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Bursa Uludağ Üniversitesi, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2020
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: ORHAN AYAZ
Danışman: Vejdi Bilgin
Özet:Modern siyasi düşünce, Batı dünyasının etkileşimsel koşullarında doğmuştur. Eski siyasi ve sosyal düzeni tepetaklak eden bu düşünce, yeni bir ahlaki düzen inşa etmiştir. Bu yeni ahlakta yönetim, meşruluğunu doğal olarak eşit özgürlüğe sahip bireylerin rızasına dayandırmış ve yönetimin temel amacı bireylerin özgürlüğünü, güvenliğini ve mülkiyet haklarını keyfi muamelelere karşı korumak olmuştur. Bu yeni ahlaki düzen Batı dışı toplumlar için hem yıkım hem de kurtuluş imkânı anlamına gelmiştir. İslam siyasi düşüncesinin inşa ettiği ahlaki düzen içindeki Türk dinî düşüncesi de, hem tehdit eden hem de umut veren modern siyasi düşünceyle yüzleşmek durumunda kalmıştır. Çalışmanın ilk bölümünde bilgi sosyolojisi bakış açısından bilgi-toplum ilişkileri tartışıldı. Ayrıca siyasi modernleşmenin felsefi, siyasi ve sosyal arka planı, ilgili literatür yardımıyla tartışıldı. Bu bölümde son olarak cumhuriyet, meşrutiyet, demokrasi, eşitlik ve özgürlük kavramlarının, antik Yunan'dan başlayan Batı dünyasındaki serüvenleri ele alındı. İkinci bölümde, Cumhuriyet'in ilanına kadarki dinî düşünceyi temsil eden düşünürlerin metinlerine yorumlayıcı bir yaklaşımla içerik analizi uygulandı. Dinî düşünürler, çökmekte olan Osmanlı Devleti'ni kurtarmak için modern siyasi kavramları, asimetrik bir tarzda dinî terimlerle dinîleştirip halkı seferber etmek istemiştir. Türk dinî düşüncesinin asıl amacı, korkuları olan ve çıkarını düşünmesi gereken eşit özgürlüğe sahip bireyleri toplumsal sözleşmeyle kendilerinin efendisi yapmak değildir. Dinî düşünce, halkı seferber ederek devleti kurtarmayı hedeflediği için modern siyasi kavramlara da araçsal bakmıştır. Üçüncü bölümde, 1950-1980 yılları arasında Türk dinî düşüncesini temsil eden isimler üzerinden modern siyasi kavramların nasıl dönüştüğü analiz edildi. Bu dönemde dinî düşüncenin gözünde modern siyasi kavramlar, daha çok "düşman" Batı'nın "hastalıklı" siyasi hayatının bir ürünüdür. Böylece 1950-1980 yılları arasında Türk dinî düşüncesinin, bu sefer de Batı'daki milliyetçi/nasyonal siyasi düşünceleri asimetrik bir şekilde dinîleştirmeye çalıştığını görmek mümkündür.