Tezin Türü: Doktora
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Bursa Uludağ Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2023
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: ALİ HAN BABUÇÇU
Danışman: Funda Günsoy Turowskı
Özet:
Bu çalışmada Friedrich Nietzsche ve Erken Alman Romantiklerinde (daha spesifik olarak belirtmek gerekirse Friedrich Schlegel ve Novalis'te) sanatsal ve edebi formların kullanımı ve bu formların felsefe için bir imkân olarak görülüp görülemeyeceği incelenmiştir. Özellikle on dokuz ve yirminci yüzyıllarda, hakikat istencine karşı daha mesafeli ve sanat ile daha ilişkili bir felsefe talebi gündeme gelmiştir. Bu görüşlerin oluşmasında Erken Romantik ve Nietzscheci düşüncelerin dolaylı yahut doğrudan etkisi vardır. Romantiklere göre tıpkı yaşam gibi felsefe de kendinden menkul formlar aracılığı ile iş göremez. Burada kesin başlangıç noktaları yoktur. Mutlak olanı temsil edebilecek olan sadece sanattır ve sanat da bunu temsil etmekten vazgeçerek yapar. Bu nedenle romantikler şiirsel ve edebi bir felsefe yapmak tarzı geliştirirler. Şiirsel-felsefe söz konusu olduğunda felsefe tarihinde çok az filozof Nietzsche'nin sahip olduğu şöhrete sahiptir. O edebi yeteneğini filozofluğu ile iç içe geçirerek Zerdüşt gibi bir felsefî-edebi başyapıt yazma başarısını göstermiştir. Tıpkı erken romantikler gibi Nietzsche’nin de edebî formları kullanması bir meydan okumadır. Platon’dan bu yana Batı dünyasında metafiziksel düşünme biçimlerinin hâkim olduğunu düşünen Nietzsche hem metafiziksel düşünme hem de yazma biçimlerine karşı stratejiler geliştirir. Nietzsche’ye göre bu zaruridir çünkü Batı dünyasını oluşturan bütün düşünme ve yaşama biçimlerinin merkezinde yer alan değerlerin değersizliği artık ifşa olmuştur. Dolayısıyla Nietzsche, yeni değerler yaratmak, yeni bir düşünme ufku oluşturmak ister. Fakat ne günümüzde insanların sorgusuzca güvendikleri bilim ve bilimsel düşünme biçimleri ne de mevcut haliyle felsefe bunu yapabilecek salahiyettedir. Yeni bir felsefe geliştirilmelidir ve bu felsefe bilimsel bir karaktere sahip olmaktan çok sanatsal bir karaktere sahip olmalıdır. Şu hâlde yeni yazma ve düşünme biçimlerine duyulan gereksinim, Tanrı’nın ölümü ilanının gölgesinde gündeme gelir. Nietzsche metaforlara, aforizmalara, şiirsel denemelere dayanan çeşitli formlar vücuda getirir. O, oluşturduğu şiirsel ve fragmantal üslup aracılığı ile okuru sürekli olarak metne daha fazla dahil olmaya davet eder.Okurdan beklenen felsefî düşünceleri ve kavramları üslûptan bağımsız değerlendirmemesi ve düşünce ve kavramlar hakkında hüküm verirken aceleci davranmamasıdır. Bunu göz önünde bulundurmayan her yorumlama çabası Nietzschefelsefesini sabitlemek ve kişinin kendi önyargıları ile etiketlemekle maluldür. Bu yapısı itibariyle Nietzscheci kavramlar okurdan kendileriyle dikkatli bir ilişki kurmasını bekler. Dilin yapısı itibariyle sabitliklere ve metafizik unsurlara yakın durduğunu düşünen Nietzsche çok anlamlı metaforları, tamamlanmayan aforizmaları dolaşıma sokarak okurun gramerin metafizik tuzaklarına düşmesini de önlemeye çalışır. Burada felsefe, kavramların devamlı kendi üzerine büküldükleri sonsuz bir refleksiyon alanı hâline gelir.
Böylece çalışmamızda göstermeye çalıştığımız üzere, düşünmenin estetize edilmesi, daha dikkatli ve daha çok perspektifi bünyesinde barındıran bir felsefe adına
gerçekleştirilir.