Osmanlı klasik döneminde Çandarlı Ailesi


Tezin Türü: Doktora

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Bursa Uludağ Üniversitesi, SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2019

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Veli Vehbi Bardakçı

Danışman: ADEM APAK

Özet:

Osmanlı Klasik Döneminde Çandarlı Ailesi konulu çalışmamız, Çandarlıların etkin olduğu yaklaşık yüz elli yıllık bir dönemi kapsamaktadır. Bu dönemde siyasî, sosyal ve kültürel hayatta büyük gelişmeler yaşanmıştır. Fetihlerle sınırlarını genişleten Osmanlılar, Anadolu Selçuklularından aldıkları teşkilât yapısını geliştirip padişahın işlerini kolaylaştırmışlardır. Osmanlılar ilk yıllarından itibaren kuvvetler ayrılığına özen göstermiştir. Gücün bir elde toplanmasının risklerini göz önünde bulundurarak askerî ve idarî konuları ayrı tutmuşlardır. Bu dönemde vezirlik ve vezîriâzamlık makamlarına getirilen Çandarlı ailesinin seçkin bazı fertleri, siyasî, sosyal ve kültürel alanlarda birçok yeniliğin mimarı olmuşlardır. Bu bağlamda özellikle ilk Osmanlı vezirlerinden Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa ile oğulları Ali, İlyas ve İbrahim paşalar, İbrahim Paşa’nın büyük oğlu Halil Paşa ile oğlu II. İbrahim Paşa dikkati çekmektedir. Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa’nın Sultan Orhan zamanında vezirliğe tayin edilmesi ile bahtı açılan Çandarlı ailesi, Ali ve Halil Paşalarla gücünün zirvesini yakalamıştır. Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve iii imparatorluğa geçiş sürecinde devlet idaresindeki başarılarıyla tanınan Çandarlı ailesi, Halil Paşa’nın idam edilmesiyle devletteki gücünü kaybetmiştir. Osmanlı devlet teşkilâtında padişah, eşleri ve kızları ile birlikte birçok vezir ve devlet adamı gibi Çandarlı ailesi de cami, medrese, hamam, zâviye, imâret, köprü ve suyolu gibi birçok hayır işleri yaptırıp sosyal ve kültürel hayata katkı yapmışlardır. Devlet görevinden kazandıkları gelirlerin bir kısmını halkın yararına işlerde kullanarak halkın kendileri hakkında iyi bir kanaat sahibi olmasını sağlamışlardır. Vakıf eserlerinin devamlılığını sağlamak düşüncesiyle gelir getiren birçok tarla, dükkân ve hamam gibi şeylerin gelirlerini buralara aktarmışlardır. Böylece vakıfların devlete yük olmasının önüne geçmişlerdir. Bu eser ve vakıflardan bazıları günümüze kadar hizmetlerini sürdürmelerine rağmen, bunların bazılarından hiçbir eser kalmamıştır.