Bir medeniyet projesi olarak neoliberal küreselleşme: Robert W. Cox'un teorik yaklaşımı


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Uludağ Üniversitesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2015

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: ELİF BENGİ AKKUŞ

Danışman: ALİ YAŞAR SARIBAY

Özet:

Bu çalışmada 1980'li yıllardan itibaren hız kazanmaya başlayan neoliberal politikalarla birlikte değişen ekonomik, siyasal ve sosyal yapının bir sonucu olarak ortaya çıkan küresel düzenin dünyayı tek bir medeniyet inşası içerisinde konumlandırılması üzerinde durulmuştur. Neoliberal dönemle birlikte toplumsal alan olarak da tanımlanacak üst yapı kurumları önem kazanarak, ekonomik çıkarları destekleyici ve mevcut düzenin sağlıklı bir şekilde ilerlemesini sağlayacak olan toplum inşası ön plana çıkmıştır. Bu bağlamda, üretim, devlet ve dünya düzeninin oluşturduğu üçlü bir güç dağılımı tanımlaması yapan Cox'a göre ulusal ve uluslararası alanda gücün niteliğini belirleyen üretimken, tek başına etkili değildir. Küresel düzene hâkim olan gücün üretimin haricinde toplumların sosyal yapılarını ve kuvvetlerini de kontrol etmesi gerekmektedir. Küreselleşme üretimin ve devletlerin uluslararasılaşmasına bağlıdır. Bu nedenle, dünya düzenine hâkim olan güç kendi yapısını kurabilmek için üretimin şekillendirmeye çalışırken bir yandan devletlerin yardımıyla toplumu siyasi olarak uyumlaştırırken bir taraftan ise, hegemonyasını onların rızasını alarak kurmaktadır. Bu nedenle yereli küresel düzene, toplumsal kuvvetleri ve kurumları kontrol ederek ve kendi değerler sistemini bu alanda kabul ettirerek bağlayabilecektir. Bu çerçevede Cox, yeni imparatorun toplumu kendi öznelerarası anlamlarını kurarak tek bir medeniyet içerisinde emme yönünde olduğunu belirtir. Kendi toplumsal yapılarını bir noktaya kadar koruyan toplumlar aynı zamanda yeni medeniyetin de değerlerini benimseyerek yeni bir aidiyet kazanırlar. Bu farklıkların varlığını devam ettirebilmesi Cox'a göre, tek medeniyet inşasına karşı bir direniş alanı olarak yorumlansa da, yeni değerleri içselleştiren toplumlar, self oryantalist bir yaklaşımla yeni değerleri kendiliklerinden üreterek, mevcut hegemonyayı pekiştirmektedirler.