John Locke ve Jean Jacques Rousseau'da politik ve etik bir kavram olarak adalet


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Uludağ Üniversitesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2015

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: SELVER YILDIZ KONAK

Danışman: METİN BECERMEN

Özet:

Adalet arayışlarının ilkçağlardan günümüze kadar devam ettiğini görmekteyiz. Bu çalışmanın konusunu her ne kadar Locke ve Rousseau'nun adalet anlayışları oluştursa da, hiçbir felsefi düşüncenin kendisinden önce ifade edilenlerle hesaplaşmadan gelişemeyeceği düşüncesinden hareketle, Locke ve Rousseau öncesi belli düşünürlerin adalet anlayışlarının ortaya konmasının doğru olacağı konusunda fikir birliğine varıldı. Bu amaçla çalışmanın ilk bölümü Eski Yunan, Ortaçağ ve Locke öncesi belli filozofların (Nicolo Machiavvelli ve Thomas Hobbes) adalet anlayışlarının ele alınması olarak belirlendi. Eski Yunan düşünürlerinden Platon'da insan hayatının temel amacı erdemdir. Bu bağlamda adalet ise temel erdemi oluşturur ve o diğer tüm erdemleri kendisinde toplar. Eski Yunan'ın diğer bir önemli filozofu olan Aristoteles'te adalet kavramı hem etik hem de politik bir içerik taşımaktadır. Buna göre erdemli ve mutlu yaşamı sağlamayı kendine amaç edinen insanlar, adalete uygun bir şekilde eylemde bulunmak durumundadırlar. Ortaçağda adalet, Yunan düşüncesinde olduğu gibi, hem etik bir erdem olarak hem de iktidar ve egemenlik meselelerinin değerlendirilmesinde temel bir kavram olarak ele alınmıştır. Bu dönemdeki adalet anlayışları insanın iyi ve mükemmel bir hayat yaşaması için öncelikle kendine çeki düzen vermesi ve diğer insanlarla, Tanrıyla ve kainatla uyumlu bir yaşam sürmesini üzerine odaklanır. Modern dönemde öne çıkan ilk isim Nicolo Machiavelli'dir. Temel amacın, iktidarın ele geçirilmesi, elde tutulması ve yayılması olduğunu ifade eden Machiavelli açısından bu amaca giden her yol mubahtır. Bu bağlamda bir davranışın toplumsal ahlak kurallarına veya dinsel kurallara uygun olup olmadığının bir önemi yoktur. Hobbes'ta ise adalet kavramı insanların sözleşmeye uyup uymamalarına göre anlam kazanmaktadır. Bu bağlamda sözleşmeye uyma davranışı adil olup, uymama ise adaletsizlik olarak ifade edilebilir. Bu çalışmanın temel amaçlarından biri, John Locke'un felsefesinde adalet kavramının yeri ve önemini ortaya koymaktır. Adalet kavramı, toplumun yönetim tarzı, ekonomisi, özgürlük alanları gibi pek çok durumla iç içedir. Bu sebeple Locke'da adalet kavramının nasıl bir nitelik taşıdığı onun bu konular ile ilgili düşüncelerinin bir yansımasını oluşturur. Çalışmanın diğer temel amacını ise Rousseau'nun adalet konusundaki fikirleri oluşturmaktadır. Bu bağlamda adalet; onun genel irade, toplumsal sözleşme, özgürlük ve mülkiyet gibi temel meselelerindeki tutumu ile ilişkilendirilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın son bölümü ise Rousseau ve Locke'un adalet anlayışlarının karşılaştırılmasına ayrılmıştır.