Voltaire'in din anlayışı ve Türk düşünce dünyası üzerindeki etkileri


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Uludağ Üniversitesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2006

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: ÖMER AYDIN

Danışman: MUHSİN YILMAZ

Özet:

Bu çalışmada, 18. yüzyıl entelektüel yaşamına damgasını vuran ve bu yüzyılın kendi adıyla anılmasını sağlayan Fransız Aydınlanma Hareketinin dört temel kişisi içinde en öne çıkmış olan Voltaire ve onun aydınlanma çerçevesinde işlemiş olduğu din ve ona bağlı yakın kavramlar ele alınmaya çalışılmıştır. Bir bütünlük sağlamak amacıyla da bir yandan aydınlanmanın gelişim ve oluşumuyla ilgili çok temel bilgilere, yaklaşımlara değinmeye, bir yandan da Voltaire’in ülkemizdeki düşünceye etkisi araştırılmaya çalışıldı. Aydınlanma felsefesi, geçmişle bir hesaplaşma ve şimdinin de eleştirisidir. Öznelliklerin bir yana bırakıldığı; nesnele, bilimsele yönelindiği bir çağdır. Dolayısıyla akıl, nesnel eleştiri, doğa, analitik düşünce bu dönemin temel kavramlarıdır. Aydınlanma, insanı, aklını kullanmaya yönelterek ona bireysel varlığının ayırdında olmayı hissettirmiş ve aklını kullanma sorumluluğuyla kişiye bir şahsiyet yükleyerek özgürlükçülüğün ve bireyselciliğin önünü açmıştır. Aklın ve eleştirinin öne çıkması baskıcı kurumlarla (kilise ve krallık) çatışmayı zorunlu kılmış, cumhuriyet yönetimlerine yolu açmıştır. Aydınlanmacılar, batıl inançları ve bilgisizliği aşma adına tüm bilgileri halka açma uğraşı ve cihadı denilebilecek Ansiklopedi olayına da imzalarını atmışlardır. Bu, ancak doğru bilgiyle başarıya ve mutluluğa erişilebileceği inancını da içermiştir. Aydınlanmacılar, Hristiyanlığa karşı cephe alırlarken, konu Tanrı kavramına gelindiğinde, aralarında tam bir birlik görülmez. Kimi, Tanrı’nın varlığını tümüyle reddedip doğaya bağlı materyalist yaklaşımla ateisttir; kimi Hristiyanlığa, giderek dine karşı çıkarken Tanrı’nın varlığını benimser. Bu noktada akıl iki yönlü çalıştırılır. Oluşu başlatacak ilk hareket ettirici bir varlığın olması gerekir ki bu Tanrı’dır. Gerçekte Tanrı olmasa bile Tanrı’nın varlığı insanlık için bir gerekliliktir. Voltaire de böyle bir yaklaşımın temsilcisidir. Kimi de, eleştirmesine karşın ne Tanrı’nın varlığına inanmaktan ne de Hristiyanlıktan tümden vazgeçmiştir. Böylece Aydınlanmacılar dinden bir kopuş yaşamakla birlikte aralarında farklılıklar bulunmaktadır. Voltaire, ruh kavramını kabul etmese de yine de insan açısından bilgi alanını ikiye ayırır: insanın ulaşabileceği bilgi alanı ve ne kadar uğraşsa erişemeyeceği bilgi alanı. Ona göre insana düşen de, erişemeyeceği bilgi alanı demek olan metafizikle uğraşmayı bırakıp, doğa yasalarıyla, deneylerle kanıtlanabilen bilgiye yönelmektir. Voltaire, mevcut dinleri reddederek onların yerine etik’i geçirir ve etik de Tanrı’ya karşı saygılı ve erdemli olmaktan geçer. Erdemli olmak da tüm toplulukların doğru olarak saptadıklarına uymaktır. Başkasına kötülük yapmamak, barış içinde yaşamak vb. Onun kötülük düşüncesi dinlerin günah anlayışından farklıdır. Onun için kötülük, sosyaldir, yani başkasına maddi ve manevi zarar verilmesidir. Peygamberlerin yerine filozofları yeğleyen Voltaire, din ile devlet otoritesinin ayrılmasından yanadır. Voltaire, sadece kendi ülkesini etkilemekle kalmamış, Batı’ya açılmaya çalışan Osmanlı Devleti’ni ve Türkiye Cumhuriyet’ini de etkilemiştir. Batı’da eğitim gören Osmanlı aydınları halkı etkilemenin en etkili yolu olan edebiyatı seçmişler ve bu konuda da Voltaire’i örnek almışlardır. Bu örnek alış, Türk dünyasında da edebiyat yoluyla kendisini göstermiş ve daha sonra siyaset alanına da etki etmiştir. Voltaire’in görüşleri Tanzimat ile birlikte başlayıp, günümüze kadar etkisini sürdürmüştür.