Bertrand Russell ve din


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Bursa Uludağ Üniversitesi, SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2006

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Gülsen Kisli

Danışman: İSMAİL ÇETİN

Özet:

Russell Kilise’nin tutumundan hayatı boyunca son derece rahatsız olmuştur. Özellikle insanların özgürlüklerine müdahale edilmesi acımasızca ve adeta işkence mahiyetinde cezaların uygulanması dine karşı bir antipati geliştirmesine sebep olmuştur. Bu açıdan bakıldığında ona hak vermemek imkansızdır. Çünkü çevresinde gördüğü tüm haksızlıkların kaynağı dine atfedilmekteydi. Bu yüzden de Russell dini yadsıdığında bu haksızlıkları da ortadan kaldıracağını düşünmüştür. Ancak Russell’ın din hakkındaki görüşlerini şekillendirirken ihmal ettiği en önemli nokta mevcut olduğu çevredeki din uygulamalarını dine hatta bütün dinlere mal etmesidir. Ayrıca Russell bir taraftan Tanrı’nın varlığını ispatlama konusunda agnostik olduğunu söylerken diğer taraftan Tanrı’nın varlığının ispatlanamayacağı yönünde görüş belirtmeyi tercih etmiştir. Bu da onun çelişkili yönlerinden biridir. Russell’ın din inancının kaynağı olarak korku, nefret, adalet gibi duyguları dile getirmesi de dine karşı aldığı olumsuz tavrı göstermektedir. Ancak tüm insanların bu sebeplerden dolayı dine inanması fikri tutarlı bir fikir değildir. İnsanların beklentileri, mizaçları, kişilikleri, yetenekleri, zekaları bir ve aynı değildir. Dolayısıyla din inancının beklentisinin ve tahayyülünün de bir ve aynı olmasını beklememek gerekir. Her ne kadar bazı insanlarda benzerlikler gösterse de bu temel bir dayanak teşkil edemez. Russell, ‘günah’ kavramı üzerinde önemle durmuş ve kendi anladığı manada günahın gereksiz acılara sebep olması gerektiğini halbuki Hristiyanlıktaki günah anlayışının daha çok gereksiz acılardan kaçmak olduğunu (kadınların doğum yaparken uyuşturucu kullanması) böylesi bir düzenin Tanrısı’na inanmaktansa tüm evreni tesadüfler sonucuna bağlamanın kendisi için daha dayanılır ve daha saygın olduğunu ifade etmektedir. Nitekim Russell evrenin tesadüfi bir şekilde meydana gelmesini muhatap olduğu dünya daki değerlerden yoksunluk sebebiyle öngörmektedir, çünkü evren biliçli bir amacın sonucu olsaydı güzelliklerle dolu olur ve ancak böyle bir dünya inanılası bir Tanrı kavramı oluşturabilirdi. O halde diyebiliriz ki, Russell’ın sorunu güzelliklerle dolu bir dünya da yaşamamış olmasıdır. O bir anlamda bu kadar rezaletin temelini tesadüfe bağlayalım, Tanrı’ya değil demektedir. Böyle bir durumda kendisinin kusursuz bir Tanrı kavramına inanması gerekmektedir. Bu kusursuz Tanrı’nın izdüşümlerine de hrıstiyan uygulamalarını layık görmemektedir. Aslında Russell’ın itirazı dine değil din adına yapılan haksızlıklıklara, zulumlere, savaşlara, dar görüşlü anlayışlaradır. Bunu içinde daima bilimsel araştırmacı bir tavrı savunmuş, her zaman yeni gelişmelere açık olmak gerektiğini ifade etmiştir