Kur'ân'da şehâdet kavramı


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Bursa Uludağ Üniversitesi, SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2015

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Hüseyin Halil

Danışman: MUSTAFA BİLGİN

Özet:

Sözlükte "şehâdet"; "hazır bulunmak, müşâhade etmek, şâhitlik yapmak, haber vermek, bilmek, yemin etmek, açıklamak, hüküm vermek" gibi anlamlara gelir. Bu anlamlar içerisinde kavramın sahip olduğu öz manası ise "bir nesnenin hakîkatini kat'î olarak bilmek"tir. "Şehâdet" kavramının terim manasına baktığımızda somut ve soyut olmak üzere ikiye ayrıldığını görürüz. Somut olarak; görünür/gözlenebilir olgular dünyası, kelime-i şehâdet, Allah yolunda ölmek manalarına gelirken, soyut olarak; Allah Teâlâ'nın zâtını müşâhade etmek, onda yok olmak manalarına gelir. H.II./M.VIII. asırdan itibaren islâmî ilimlerin gelişmesine paralel olarak dinin temel kavramlarının anlam alanlarının da değiştiği görülür. Bu değişiklik ise bazen kavram alanının bağımsızlaşması veya genişlemesi yoluyla, bazen de zıt fikirlerin belli bir kombinasyon içinde birleştirilmesi yoluyla bir zenginleşme olarak tezahür ettiği görülür. Söz gelimi, Tefsir ilmi Kur'ân ile irtibatlı olması nedeniyle "şehâdet"in diğer ilimlerde zikredilen tüm manalarını içerisinde toplar. Bu yönüyle "şehâdet" kavramı Tefsir ilminde doğrudan ve dolaylı olmak üzere pek çok manaya gelir. İlim sahibi olmak, hazır olmak, söylemek, yazmak, haber vermek, beyan etmek, hükmetmek, izhar etmek, yakîn sahibi olmak "şehâdet"in doğrudan manasını oluştururken, : ölmek, tasdik etmek, ceza vermek, korumak, gözetmek, hakkın ortaya çıkması, bir şeye vakıf olmak ise dolaylı manalarını oluşturmaktadır. Hadîs ilminde bir yerde bulunmak, huzura getirmek, hâkim önünde şâhitlik yapmak, küfür isnadında bulunmak, anmak veya yâd etmek, namazda birlikte bulunmak, kelime-i şehâdet getirmek, emzirmeye şâhitlik etmek vb. anlamlarına sahiptir. Fıkıh'ta ise bu kavram Allah yolunda onun rızasını kazanmak için canını vermek olarak algılanır. Tasavvuf'ta "şehâdet" Allah Teâlâ'ın zâtını müşâhade etmek ve onda fâni olmaktır. Çünkü mutasavvıflara göre Allah'tan başka şâhit ve görülen yoktur. Bir tek o vardır; fark birleşmekle akledilir. Son olarak Kelam ilminde "şehâdet" tabiri görünen, gözlenen, beş duyu ile akledilen kozmozu –âlemi- ifâde eder. Şehâdet kelimesi Kur'ân'da kullanıldığı yere, bağlama ve bulunduğu siyâka göre farklı anlamlar alabildiğinden müfessirler bu kelimeyi içinde bulunduğu anlamsal çerçevede yorumlamayı tercih etmişlerdir. Kelimenin kendi anlam yelpâzesinin genişliği bir tarafa, bir de müfessirlerin bu kelimeye kendilerince farklı anlamlar katmaları mevcut manaların adedinin bir hayli çoğalmasına neden olmuştur. Genel olarak şehâdet müfessirler tarafından, anlamı kalp huzuru ve farkında olmak olan "şuhud" kökünden gelen, bir şeyden haberdar omak ve haber vermek manasında bir kelime olarak açıklanmıştır.