Tezin Türü: Doktora
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Bursa Uludağ Üniversitesi, SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2021
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: Erkan Aydınlı
Danışman: SAİME YÜCEER
Özet:93 Harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’yla birlikte bir dış düşman figürü olarak Ruslar, Türk toplumunun hafızasında yerini almıştır. Bu savaşla birlikte imparatorluk önemli bir oranda toprak kaybederek büyük mali sıkıntılar içerisine girmiştir. Diğer yandan savaş süresince Ruslar’ın Osmanlı askerlerine ve halka karşı yaptığı mezalimler, Türk halkının hafızasında Ruslara karşı olumsuz bir Moskof imgesinin oluşmasına neden olmuştur. Her ne kadar Çarlık Rusya’nın yıkılıp yerine S.S.C.B’nin kurulmasıyla Milli Mücadele Dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarında iki millet arasında yakın siyasi, askeri ve ekonomik ilişkiler gelişse de, savaş sonrası Sovyetlerin Türkiye’den toprak ve üs talep etmesi gibi nedenlerle iki ülke arasındaki ilişkiler gergin bir ortamda devam etmiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrası "Sovyet Talepleri” olarak adlandırılan bu taleplerle birlikte Türk toplumunun geçmişinde var olan olumsuz “Moskof İmgesi” tekrar ortaya çıkmış ve hem siyasette hem de kamuoyunda büyük bir Rus aleyhtarlığı başlamıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrası Sovyetlerin dış siyasette genişleme politikalarına karşı Amerika Birleşik Devletleri’nin Sovyetlere karşı çevreleme siyasetini başlatmasıyla Soğuk Savaş süreci dünyayı uluslararası ilişkiler bağlamında iki kutba ayırmıştır. Bu süreçte ABD’nin, Sovyet Rusya’nın ideolojisi olan komünizme karşı başlattığı savaşa müdahil olan Türkiye, ABD öncülüğünde başlatılan anti-komünist bloğa dahil olmuştur. ABD tarafından Truman ve Marshall Yardımları kapsamına dahil edilen Türkiye’de ABD etkisinde güçlü bir anti-komünizm ve ABD propagandası uygulanmaya başlanmıştır. Dışarıdan ihraç edilen anti-komünizm ideolojisiyle Türk toplumunun hafızasında yer alan “Rus Düşmanlığını” aynı çatı altında bütünleştiren Türk anti-komünizmi, Soğuk Savaş döneminde Türkiye’nin en önemli politikalarından biri olmuştur. Türkiye’de büyük oranda karşılık bulan anti-komünizm ideolojisiyle birlikte Türkiye, ABD ekseninde güçlü bir anti-komünist kimliğe bürünmüştür. O dönem içerisinde CIA ve ABD belgelerini inceliğimizde Türkiye’de bir komünizm etkisi görülmediği ifade edilse de, ülke içerisinde güçlü bir komünist avı başlamış, ülkedeki her sol hareket komünizm olarak adlandırılarak cezalandırılmıştır. Ülkedeki milliyetçi ve muhafazakar çevrelerin birleşmesiyle kurulan “sağ ittifakın” anti-komünizm siyasetini benimsemesiyle oluşturulan Komünizmle Mücadele Dernekleri ise Türkiye’deki anti-komünizm sürecinin en önemli oluşumlarından biri olmuştur. Bu dernekler her ne kadar ana gaye olarak komünizm ve Rus yayılmacılığına karşı neşriyatla, mitinglerle ve toplantılarla halkı bilinçlendirmeye çalışsa da, ABD emperyalizmini göz ardı etmişler ve Türkiye’nin ABD ekseninde hareket etmesinden rahatsız olmamışlardır. Amacından saparak Türk siyasetinin önemli bir merkezi konumuna gelen bu dernekler, üyelerinin siyasi bir güç devşirdiği merkezler olarak illegal faaliyetlere girişmişler, Türkiye’deki sağ ve sol ayrımının belirginleşmesine yol açarak siyaset içerisinde şiddetin yaygınlaşmasına neden olmuşlardır.