ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ, vol.27, no.2, pp.67-97, 2018 (Peer-Reviewed Journal)
İbn Sinân Hafâcî (ö.466/1073) fesâhatin ve hakikatinin ne olduğu konusunda meydana gelen
görüş ayrılıklarını gün ışığına çıkarmak amacıyla kaleme aldığını dile getirdiği Sirru’l-Fesâha
isimli eserinde öncelikle fesâhat ve belâgat kavramlarını incelemiş ve aralarındaki farkı ortaya
koymaya çalışmıştır. Bu bağlamda fesâhatin lafızlara, belâgatin ise manalarla birlikte lafızlara ait
bir nitelik olduğunu ifade etmiştir.
Bu makalede Hafâcî’nin üzerinde durduğu temel kavram olan fesâhati nasıl tanımladığı,
kendisinden önceki bazı önemli belâgat âlimlerinin görüşlerine temas edilerek incelenecektir.
Dolayısıyla eserini kaleme alırken başvurduğu diğer belâgat ve fesâhate dair eserlerde bulunan
birtakım görüşlere de yer verilerek kendisinden önceki âlimlerden faydalandığı ve ayrıştığı
noktalara da temas edilecektir. Hafâcî’nin fesâhat kavramını açıklarken kullandığı, nazım ve
nesir örneklerinden hareketle hem fasih bir kelime hem de fasih bir kelamın sahip olması
gereken şartlar maddeler halinde ele alınacaktır. Sonuç olarak da genelde, Arap dilinde fesâhat
konusunun ayrıntılı bir şekilde ele alındığı en önemli eser olmasının yanı sıra, Hafâcî’nin
odaklandığı konunun fesâhat olması sebebiyle bu eserin Sirru’l-Fesâha olarak isimlendirildiğini
düşünmek mümkündür.