21. Yüzyıl Başlarının 19. Yüzyılı Çağrıştırması: Günümüzde ‘Radikal Halkçılık


Creative Commons License

Aydın M. B.

VIII. Ulusal Sosyoloji Kongresi, Ankara, Türkiye, 1 - 03 Aralık 2016, ss.42

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.42
  • Bursa Uludağ Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

21. yüzyılın ilk yıllarında dünyanın genelinde yaşanan ekonomik, sosyal ve kültürel köklü değişimlerin özellikle Batı'nın 19. yüzyıl deneyimleriyle karşılaştırılması akla gelebilecek bir durumdur. Siyasal alandaki gerilimler, çatışmalar ve sonuçlar açısından bu benzerlik ne kadar kurulabilir? Kapitalizmin ortaya çıktığı koşullarda daha insani, daha eşit bir toplumsal tahayyül üzerine ortaya çıkan görüşler ve harekete geçirdiği kesimler söz konusuydu. 20. yüzyıl bu tahayyüller arası farklılıkların keskinleştiği bir yüzyıl olarak da dikkat çekti. Buna karşın 21. yüzyıl başında neo-liberal kapitalizmin birikim mantığı aynen kapitalizmin ortaya çıktığı ve hakim olmaya başladığı dönemlere benzer etkileri göstermektedir. Hatta, denilebilir ki, günümüzde bu sürecin doğrudan etki ve sonuçları çok daha 'evrenseldir'. Yaşadığımız dönem aynı zamanda çalışma ilişkilerini, sosyal sınıfları, farklılıkları da sadece 'niceliksel' değişim kriterleriyle yapılacak açıklamaların ötesine taşımaktadır. Buna karşın bu durum, toplumsal olarak köklü değişim taleplerinin yok olması anlamına gelmez. Tabi diğer yandan 'geçmiş' dönemin siyasal yaklaşımlarının 'krizleri' bu toplumsal, ekonomik, sınıfsal ve kültürel değişim sürecinde ortaya çıkar. Günümüz 'radikal halkçı' arayışlarının söylemsel inşası da yaklaşımları da geçmiş dönemin terminolojisiyle açıklanması zor bir zemin ortaya koyuyor. Sosyal demokrasinin krizi 'geçici' midir? 20. yüzyıldaki hakim siyasal tanımlamalar bugün nasıl değerlendirilebilir? Aslında geçtiğimiz yüzyılda izlerini veren, son yıllarda ise özellikle Avrupa'da yaşanan 'radikal halkçı' arayışlar yeni bir dönemin işareti midir? Günümüzün alternatif siyasal hareketlerini anlamak için siyasal teoride Negri ve Laclau'yu birleştirmek zorunda mıyız? Bildiride 'halkçılığın' tarihsel kökleri farklı toplumsal gerçekliklerden tartışılarak, günümüzdeki 'halkçılık' tartışmalarının yansımaları, hem Güney hem Kuzey'den güncel siyasal örnekler üzerinden değerlendirilmeye çalışılacaktır. Günümüzün 'güvencesizlerinin' aradığı siyasal hattın 'radikal halkçılık' gibi bir çıktısı olup olamayacağı üzerinde durulduğunda; aslında siyasal ideolojilerin 'krizlerinin' yeni bir dönemin zorunlu bir çıktısı olarak okunması mümkün müdür?