Ekin Yayınevi, Bursa, 2022
Davranışsal finans geleneksel finans teorilerinden beklenen fayda teorisine alternatif olarak geliştirilen beklenti teorisi ile birlikte ortaya çıkmıştır. Davranışsal finans öncesinde rasyonel insan ve duygulardan sıyrılmış bir yatırımcı profili ile finansal yaklaşımlar değerlendirilmekteydi. Ancak zamanla insan unsurunun, diğer alanlarda olduğu gibi finans alanında da, özellikleri tamamen rasyonel olmadığı anlaşıldıkça rasyonaliteden uzaklaşabileceği saptanmıştır. Bunun yanında karar alma mekanizmalarında psikolojik, zihinsel, duygusal ve sosyal faktörlerin rol oynadığı anlaşılmaya başlanmıştır. Daniel Kahneman ve Amos Tversky (1979) beklenti teorisi ile yatırımcıların faydalarını maksimize etmek için her zaman rasyonel davranmadıklarını ve bazı zihinsel kısa yollara (hevristikler), psikolojik eğilimlere ve duygusal etkenlere bağlı olarak irrasyonel davranabildiklerini saptamıştır. Bu paradigma değişimi ile beraber pozitivizm anlayışına alternatif post pozitivizm anlayışı gelişmeye başlamış ekonomi ve finans alanında davranışsal boyutlara da odaklanılmıştır. Davranışsal finans eğilimi yatırımcıların karar mekanizmalarının merkezine yerleşmiştir. Ancak günümüzde dijitalleşmenin artması, sanal yatırımlar ve sanal paraların yayılması, yapay zeka unsurları ile yatırım ve finansal analizlerin yapılmasına olanak tanınan insan unsurunun etkisi azalmaya başlamıştır. Bu hızlı teknolojik dönüşüm yeni bir paradigma değişikliğine neden olabilir. İnsan unsurunun bulunmadığı bir finans alanında ve yatırım kararlarında yapay zeka gibi mekanik yapıların, belirlenen rasyonel yaklaşımdan sapması mümkün gözükmemektedir. Her ne kadar bu durum değişime işaret etse de hala etkin olarak insan unsuru ve insanın yatırımlardaki rolü kritik önemdedir. Bu dijital teknolojiler geleneksel finans argümanlarına dayansa da sistemi kuranların yine insan olması ve sistemin bir insana göre hala yetersiz kalması davranışsal finans eğilimlerinin önemini hala taze tutabilir. Neoklasik iktisattan kaynaklanan homo economicus, mükemmel kişisel çıkar, mükemmel rasyonellik ve mükemmel bilgi ilkelerinin bireylerin ekonomik kararlarını yönettiğini varsayan basit bir insan ekonomik davranışı modelidir. Etkin piyasa hipotezi gibi, homo economicus da ekonomistlerin değişen derecelerde katılıkla desteklediği bir ilkedir. Bazıları onu yarı güçlü bir biçimde benimsemiştir; bu grup, rasyonel ekonomik davranışı mükemmel bir şekilde baskın görmez, ancak yine de anormal derecede yüksek rasyonel ekonomik özelliklerin ortaya çıktığını varsayar. Diğer ekonomistler, karşılık gelen özelliklerin var olduğu ancak güçlü olmadığı zayıf bir homo economicus biçimini destekler. Tüm bu versiyonlar, insanların tamamen kendi çıkarlarını düşünen ve tamamen rasyonel ekonomik kararlar alan “rasyonel maksimize ediciler” olduğu şeklindeki temel varsayımı paylaşmaktadır. Ekonomistler, rasyonel ekonomik insan kavramını iki temel nedenden dolayı kullanmayı severler: (1) Homo economicus, ekonomik analizi nispeten basitleştirir. Doğal olarak, böyle basit bir modelin ne kadar kullanışlı olabileceği sorgulanabilir. (2) Homo economicus, ekonomistlerin bulgularını nicelleştirmelerine olanak tanıyarak çalışmalarını daha zarif ve sindirimi daha kolay hale getirir. İnsanlar mükemmel bir şekilde rasyonel ise, mükemmel bilgiye ve mükemmel kişisel ilgiye sahipse, o zaman belki de davranışları ölçülebilir (Pompian, 2006: 15). Homo economicus'a yönelik eleştirilerin çoğu, bu üç temel varsayımın temellerine meydan okuyarak ilerler. Bunlar, mükemmel rasyonalite, mükemmel kişisel çıkar ve mükemmel bilgidir. İnsanlar rasyonel olduklarında, akıl yürütme ve faydalı kararlar verme yeteneğine sahiptirler. Bununla birlikte, rasyonellik insan davranışının tek itici gücü değildir. Aslında, birçok psikolog, insan zekasının insan duygularına boyun eğdiğine inandığından, zeka birincil itici güç bile olmayabilir. Bu nedenle, insan davranışının mantığın ürünü olmaktan çok korku, sevgi, nefret, zevk ve acı gibi öznel dürtülerin ürünü olduğunu iddia ederler. İnsanlar akıllarını yalnızca bu duygusal sonuçlara ulaşmak veya bunlardan kaçınmak için kullanırlar. Mükemmel kişisel çıkar, pek çok araştırma insanların tam anlamıyla bencil olmadıklarını göstermiştir. Öyle olsaydı hayırseverlik olmazdı. Bencilliği, fedakarlığı ve yabancılara karşı nezaketi ödüllendiren dinlerin de yüzyıllardır olduğu gibi hüküm sürmesi pek olası olmazdı. Mükemmel kişisel çıkar, insanların gönüllü olmak, muhtaçlara yardım etmek veya orduda hizmet etmek gibi bencil olmayan işler yapmasını engeller. Ayrıca bu durum intihar, alkolizm ve madde bağımlılığı gibi kendine zarar veren davranışları da dışlar. Üçüncü olarak mükemmel bilgi, bazı insanlar belirli konularda mükemmele yakın bilgiye sahip olabilir; bir doktor veya dişçinin kendi alanında kusursuz bir şekilde bilgili olduğunu umarız. Bununla birlikte, her insanın her konu hakkında mükemmel bilgiye sahip olması imkânsızdır. Yatırım dünyasında, bilmek ve öğrenmek için neredeyse sonsuz sayıda şey vardır ve en başarılı yatırımcılar bile tüm disiplinlere hâkim değildir. Pek çok ekonomik karar, eksiksiz bilginin yokluğunda alınır. Örneğin, bazı ekonomik teoriler, insanların satın alma alışkanlıklarını Federal Rezerv'in para politikasına göre ayarladıklarını varsayar. Doğal olarak, bazı insanlar Fed verilerinin tam olarak nerede bulunacağını, nasıl yorumlanacağını ve nasıl uygulanacağını bilmemektedir. Dahası birçok insan Federal Rezerv'in kim veya ne olduğunu bilmemekte ya da umursamamaktadır. Bu durumun milyonlarca insanı etkilediği düşünülürse, tüm finansal aktörlerin kusursuz bilgiye sahip olduğu fikri mantıksız hale gel- mektedir. Yine, piyasa etkinliğinde olduğu gibi, insan rasyonalitesi nadiren siyah ya da beyaz mutlaklarda kendini gösterir. Gri bir spektrumda daha iyi modellenir. İnsanlar ne tam anlamıyla rasyonel ne de tam anlamıyla irrasyoneldir; rasyonel ve irrasyonel özelliklerin çeşitli kombinasyonlarına sahiptirler ve farklı konularda farklı aydınlanma derecelerinden yararlanırlar (Pompian, 2006: 15-16). Bu kitapta pandemi döneminde muhasebe meslek mensuplarının davranışsal finans eğilimleri ve yatırım kararları ampirik bulgularla incelenmektedir. Belirli bir dönemdeki belirli bir kitlenin düşünceleri, nicel desenli veri seti kullanılarak SPSS paket programı yardımıyla analiz edilmiştir. Ayrıca mevcut ve potansiyel muhasebe meslek mensupları ayrımı yapılarak, bu grupların yatırım tercihleri davranışsal finans eğilimleri kapsamında değerlendirilmiştir. Davranışsal finansın teorik yapısı ve literatür araştırmasının ardından anket çalışması ile elde edilen veriler t-testi, frekans, korelasyon ve ANOVA analizi ile ele alınmıştır.