Turcology Research, cilt.79, ss.111-123, 2024 (Hakemli Dergi)
On dokuzuncu yüzyılda Osmanlı hukuku, İslam hukuku ve Batı hukukundan oluşan bir yapıya
bürünmüştür. Bu dönemde kimi alanlarda Batılı kanunlar iktibas edilmiş, kimi alanlarda ise İslam
hukukunun kodifikasyonuna gidilmiştir. Buna ek olarak adli teşkilatlanmada da başlangıçta Batılı
kanunlar ve İslam hukuku kaynaklı kanunların uygulanacağı mahkemeler birbirinden ayrılmıştır. Bu
kapsamda on dokuzuncu yüzyılın başından itibaren önce yabancıların taraf olduğu davaların görülmesi için teşkil edilen ve Batılı kanunlarla Batı’nın ticari örf ve âdetlerine göre hüküm veren ticaret meclislerinin yetki alanı, tüm ticaret davalarının görülmesi için genişletilmiştir. Böylece ticaret
mahkemeleri, Osmanlı’daki tüm kimlikler (Müslümanlar, gayrimüslimler ve yabancılar) için ticari
sahada yetkili merci hâline getirilmiştir. Ardından şer’iyye mahkemelerinin yetki alanı daraltılarak
nizamiye mahkemeleri kurulmuştur. Bu mahkemelerde ise Ticaret Kanunu’nda düzenlenmeyen
birtakım konulara ilişkin anlaşmazlıkların görülmesine karar verilmiştir. Ancak yapılan düzenlemelere rağmen adli teşkilatlanmadaki eksiklikler ve yargılamada dinî cihetten taraflılık olması
ihtimali, tarafların mahkeme tercihinde belirleyici olmuştur. Buna göre çalışmada temel olarak on
dokuzuncu yüzyıl Osmanlı hukuk sisteminde yapılan düzenlemeler sonucunda Müslümanların ve
gayrimüslimlerin davaları kazanmalarında etkili olan faktörler, Ceride-i Mehâkim’den elde edilen
veriler kullanılarak Ki-kare bağımsızlık testi yardımıyla açıklanmaya çalışılmıştır. Ulaşılan sonuçlar,
tarafların dinî kimlikleri, cinsiyetleri, mahkeme türü, işlem türü, davanın görüldüğü yer ve hüküm
verilirken kanuna atıf yapma değişkenleri ile dini kimliğe göre kazanma değişkeni arasında anlamlı
ilişkilerin olduğunu göstermektedir.