TEMELLERİN YOKLUĞUNDA DEMOKRASİYİ SAVUNMAK: RICHARD RORTY’DE FELSEFE VE DEMOKRASİ İLİŞKİSİ


Tunç S.

Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt.3, sa.2, ss.289-313, 2022 (Hakemli Dergi)

Özet

Çağdaş yönetim sistemleri içinde hegemonyasını sürdüren demokrasinin tarih dışı ilkeler yoluyla savunulması giderek zorlaşmıştır. Richard Rorty'nin pragmatizmi, demokrasiyi savunurken özcülüğü ve temelciliği reddedenler veya bu anlayışlara şüpheyle yaklaşanlar için oldukça etkili bir yaklaşım sunar. Rorty külliyatı, toplumsal umutlarını tarih dışı ilkeler yoluyla haklı çıkarma ihtiyacı duymayan bir toplum hayaline adanmıştır. Varolu-şumuzu dilin, benliğin ve cemaatin olumsallığı ile tarif eder. Olumsallık olgusunun, toplumsal ve politik kanaatlere yönelik temelcilik karşıtı bir anlayış geliştirmeyi makul ve tercihe şayan kıldığını düşünür. Aşkın temellere dayanmadan demokratik inançlarımızı nasıl savunabileceğimizi göstermek için Amerikan pragmatizmi ile postmodern felsefe arasında bir diyalog kurar. Bu etkileşimden çıkardığı sonuç, gerçekliğin ve kurucu unsurlarının içkin bir doğası olduğunu varsayıp bu doğanın doğru bilgisine sahip olabileceğimizde ısrar etmenin demokrasiye değer vermekle ilgisiz olduğudur. Felsefe ile demokrasi arasındaki ilişki de aynı anlayışın bir diğersonucudur. Rorty'de Kantçı ilkeler toplumsal umutları ne olursa olsun haklı çıkaran ebedi hakikatler değil, bu umutları özetleyen retorik araçlardır. 

It has become increasingly difficult to defend democracy by means of ahistorical principles. The pragmatist thought of Richard Rorty occupies an appealing position for democrats who reject essentialism and foundationalism or who have suspicions about them. His opus is devoted to praising an imaginary society whose citizens have no need or tendency to justify their social hopes via ahistorical principles. He considers that our world could be described by the contingency of language, self, and community, which in turn make it sensible to embrace an anti-foundationalist approach to social and political convictions. He brings forward this thought through a dialogue between American pragmatism and postmodern philosophy to show how we can advocate our democratic beliefs without relying on transcendental foundations. Accordingly, assuming there is an intrinsic nature of reality and its constitutive elements- and insisting on we have or could have its proper knowledge- is irrelevant to cherish democracy. The relationship between philosophy and democracy appears as another output of the same understanding. In Rorty, Kantian principles are the rhetorical tools to summarize our social hopes, not eternal truths that justify them regardless.