ULUSLARARASI SİSTEMDE YENİ DÜZEN ARAYIŞLARI, Bursa, Türkiye, 21 - 22 Ekim 2015
Tahkim; kaynağını taraf iradesinden alan, uyuşmazlıkların yargısal yollarla çözümünü öngören yöntemlerden biridir. Tahkim yargılaması ile gaye
edilen milli hukukun ve devletin yargı sisteminin taraf iradesi üzerindeki tahakkümünü kırmak veya sınırlandırmaktır. Söz konusu gaye ile hareket edilerek, 10
Haziran 1958 tarihinde Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizine
İlişkin New York Sözleşmesi (New York Sözleşmesi) imzalanmıştır. Ancak
New York Sözleşmesi’nden sonra dahi, tahkim yargılaması ile milli hukuk ve
devletin yargılama teşkilatı arasındaki çatışma devam etmektedir. Ulusal mevzuatlarda yürürlüğe giren tahkim kanunlarıyla bu çatışmaya son verilmesi amaçlanmaktadır. Peki, bazı alanlarda uluslarüstü yapılanmaya sahip Avrupa Birliği
(AB) bu çatışmanın içine dâhil edilebilir mi? Diğer bir ifadeyle, tahkim yargılaması ile AB hukuk düzeni ve AB’nin denetim organı olan Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) arasında bir çatışma ya da üstünlük yarışı söz konusu olabilir mi? Bunun yanı sıra, AB’nin İşleyişine İlişkin Andlaşma (ABİİA) madde
273 uyarınca ABAD’ın bir tahkim anlaşması ile yetkilendirilmesinin hukuki
sonuçları neler olabilir? Bütün bu sorular, çalışmamızın ana konusunu ve savını
oluşturmaktadır. Söz konusu sorulara AB’nin kendine has özelliği çerçevesinde
cevap aramaya çalışacağız.