Uluslararası Çağdaş Türk Düşüncesinde Dini İnançlar Çalıştayı, Bursa, Türkiye, 30 Eylül - 04 Aralık 2022, ss.7-8
On sekizinci asrın özellikle ikinci yarısında, Osmanlı devletinin üst üste uğradığı
askeri bozgunlar ve buna paralel olarak gelişen siyasi, iktisadi ve içtimai buhranlar,
entelektüel dünyamızda kaçınılmaz olarak bir takım arayışlara neden olmuştur. Ne var ki,
Tanzimat’tan bu yana, milli kültürü ve benliği oluşturan temel unsurlar ile Batı’dan ithal edilen
fikriyat ve müesseseler arasında bir takım ciddi gerilimler ortaya çıkmıştır.
Buradaki temel sorunlardan biri, on iki asır boyunca kendi içinde yeterli ve evrensel
bir medeniyet atmosferi içinde yetişen entelektüel zümrenin, hiç ummadığı bir hız ve şiddette,
özünde İslâm’ın bulunduğu kendi paradigmasının yetersizliğine inanmış olmasıdır.
Tanzimat’tan günümüze dek süren iki asır içinde, -hangi cihetten olursa olsunbütün tartışmalar bir şekilde ‘İslâm’ ile alakalıdır. Bir yanda ‘modernleşme’ zorunluluğuna
inanan ve diğer yanda İslâm’ın derin kültürel etkileriyle yüzleşen aydınların en büyük
handikaplarından biri, burada ortaya çıkmaktadır. Osmanlı modernleşmesinden itibaren,
münevverlerimizin ‘Batı’ idraki önemli ölçüde tekdüze ve eksiktir. Özellikle Ziya Gökalp’ten
beri resmiyet kazanmış olan ‘medeniyet’ ve ‘kültür’ ayrımının ortaya koyduğu üzere, evrensel
ve yerel, zaman-üstü ve hâlihazır arasındaki kavramsal karmaşa, bir yandan geleneğin telkin
ettiği metafiziğin –ve dolayısıyla ahlâkın- büyük ölçüde aşınıp yıpranmasına neden olmuş,
diğer yandan Müslüman coğrafyayı çelişik, karışık ve yabancı birçok fikri ve kültürel saldırıya
açık hale getirmiştir.
Son iki asırlık düşünce ve kültür hayatımız, aslında sürekli bir daralma ve ric’at sahnesidir. Kanun-ı kadime dönmek gerekip gerekmediği ile başlayan tartışma, dinin
ilerlemeye engel olup olmadığı sorusuna dönüşmüştür. Ardından gelen tartışma ise hangi
dinin (İslâm tasavvurunun) gerilemeye neden olduğudur. Bununla birlikte etkisini hala
sürdüren bir başka büyük problem, aydın zümresiyle halk arasında meydana gelen ve giderek
derinleşen uçurumdur.