This study aims to discuss Arthur Schopenhauer's basic arguments for the ethics of compassion, based on his works The World as Will and Representation (Die Welt als Wille und Vorstellung) and The Basis of Morality (Über das Fundament der Moral). In this context, Schopenhauer examines her first views on morality in the fourth book of his main work, The World as Will and Representation. In this work, Schopenhauer combines knowledge, existence, metaphysics and morality under a single roof. In his words, this roof is a single thought, that is, 'wanting'. In Schopenhauer, will corresponds to Immanuel Kant's thing-in-itself and is independent of any causality. The essence of Schopenhauer's philosophy is based on the following proposition he expresses: "While the world is completely imagination in one aspect, it is completely will in the other aspect." Since imagination is a manifestation of willing, the world is actually entirely willing. Since the human being who will comprehend wanting requires another type of human being, the human being subject to his understanding of morality is naturally a human species disconnected from the ties of causality. At this point, his moral philosophy is based on a metaphysical basis. However, according to him, this metaphysics is not transcendental but inherent to the universe. According to him, since the freedom of wanting cannot occur in the world of imagination surrounded by causal ties, there will be freedom in the context of the rejection of wanting in the human being who is enlightened by the perception of wanting. Schopenhauer, who bases his entire philosophy on Kant, bases his moral philosophy by associating it with Kant's moral philosophy but by determining a completely separate principle from it. This principle, which he expresses as the basic principle of morality, is the concept of compassion. Although Kant saved moral philosophy from theology, Schopenhauer criticizes Kant for establishing it based on a formal principle. At this point, his ethics of mercy, unlike Kant's perspective, is based on the concept of empathy, which is nourished by Indian teachings and especially the Upanishads.
Bu çalışma Arthur Schopenhauer’in merhamet etiğine yönelik temel argümanlarını, İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya (Die Welt als Wille und Vorstellung) ve Ahlakın Temeli (Über das Fundament der Moral) adlı eserlerinden yola çıkarak ele almayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda Schopenhauer, ahlak anlayışına yönelik ilk görüşlerini temel eseri olan İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya adlı eserinin dördüncü kitabında incelemektedir. Bu eserde Schopenhauer bilgi, varlık, metafizik ve ahlak anlayışını tek bir çatı altında birleştirir. Bu çatı onun ifadesiyle tek bir düşüncedir yani ‘isteme’dir. Schopenhauer’da isteme Immanuel Kant’ın kendinde şeyine karşılık gelir ve her türlü nedensellikten bağımsızdır. Schopenhauer’in felsefesinin özü onun ifade ettiği şu önermeye dayanır: “Dünya bir yönüyle tamamen tasavvur iken diğer yönüyle tamamen istemedir.” Tasavvur istemenin bir tezahürü olduğu için aslında dünya tamamen istemedir. İstemeyi idrak edecek insan başka bir insan türünü gerekli kıldığından onun ahlak anlayışına konu olan insan da doğal olarak nedensellik bağlarından kopmuş insan türüdür. Bu noktada onun ahlak felsefesi metafizik bir zemine dayanır. Fakat bu metafizik ona göre evrene aşkın değil içkin bir metafiziktir. İstemenin özgürlüğü ona göre nedensel bağlarla çevrili olan tasavvurlar dünyasında oluşamayacağı için istemenin idraki ile aydınlanan insanda istemenin reddi bağlamında bir özgürlük olacaktır. Tüm felsefesinin çıkış noktasını Kant’a dayandıran Schopenhauer ahlak felsefesini de Kant’ın ahlak felsefesiyle ilişkilendirerek fakat ondan tamamen ayrı bir ilke belirleyerek temellendirir. Ahlakın temel ilkesi olarak ifade ettiği bu ilke merhamet kavramıdır. Kant ahlak felsefesini teolojiden kurtarsa da formel bir ilkeden yola çıkarak kurduğu için Schopenhauer Kant’ı eleştirir. Onun merhamet etiği bu noktada Kant’ın bakış açısından farklı olarak Hint öğretisinden ve özellikle Upanişadlar’dan beslenen duygudaşlık kavramına dayanır.