2. Güney Marmara Neonatal Kardiyoloji Toplantısı, Eskişehir, Türkiye, 01 Ocak 2020, ss.9
Giriş: Günümüzde teknolojideki ilerlemeler ve yeni cihazlar sayesinde transkateter patent duktus arteriyozus (PDA) kapatılması bazı özel koşullar haricinde cerrahinin yerini almıştır. İşlemin komplikasyon oranı düşük olup; en sık görülen problemler rezidüel PDA, cihazın aorta veya pulmoner artere migrasyonu ve nadir olarak duktal spazm gelişmesidir. Burada işlem sırasında duktal spazm gelişen bir olgu sunulacaktır.
Olgu: 5 yaşında çabuk yorulma şikayeti olan erkek hasta, üfürüm nedeniyle dış merkezden tarafımıza yönlendirdi. Özgeçmişinde 30 haftalık, 900 gram doğum öyküsü ve 27 gün yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yatışı haricinde özellik yoktu. Fizik muayenesinde sol 2.interkostal aralık ve sol infraklaviküler bölgede devamlı üfürüm saptandı. Ekg ve telekardiyografisi normal olarak değerlendirilen hastanın, ekokardiyografik incelemesinde sol atriyum ve sol ventrikül hafif geniş, duktus çapı 3,5 mm ve soldan sağa bol şant saptandı. Transkateter duktus kapatılması planlanarak servise yatırıldı. Kateterizasyon öncesi maske ile oksijen desteği sağlanarak iv midazolam, iv ketamin ve lokal anestezi uygulanan hastanın arkus aorta distaline lateral pozisyonda yapılan kontrast madde enjeksiyonunda duktus hizasında yaklaşık 6 mm çapında ampullanın olduğu fakat pulmoner artere geçişin olmadığı görüldü. Kontrol fizik muayenesinde üfürüm duyulmadı. Prematürite öyküsü nedeniyle duktal spazm olabileceği düşünülerek oksijen desteği kesildi ve 15 dakika sonra enjeksiyon tekrarlandı. Yaklaşık 3 mm çapında Krichenko tip D PDA ve pulmoner artere belirgin geçişin olduğu görüldü. Duktusun daha geniş yapıda olabileceği düşünülerek 6x5 mm ADO-II cihaz ile transkateter yolla başarılı bir şekilde kapatıldı. Kontrol kontrast madde enjeksiyonu ve ekokardiyografisinde rezidüelşant görülmedi , inen aorta ve pulmoner arterde darlık saptanmadı.
Tartışma ve Sonuç: İyi neonatal bakım sayesinde küçük gestasyonel haftalardaki prematüre bebeklerin sağ
kalımındaki artış ile birlikte günümüzde kateter laboratuvarlarında prematüre doğum öyküsü olan hastaların oranı
artmaktadır. Duktal spazm özellikle prematüre doğum öyküsü olan hastalarda transkateter duktus kapatma işlemi sırasında
sedasyon, oksijen veya katetere bağlı manipülasyon sonucunda oluşabilecek önemli bir sorundur. Bu durum duktusun
görüntülenmesini zorlaştırabilmekte, hatalı ölçümler ve değerlendirmeler ile cihaz embolizasyonu, rezidüel şant gibi
komplikasyonlara yol açabilmektedir. Kateter anjiyografi bulguları ile önceki fizik muayene ve ekokardiyografi bulguları
örtüşmediğinde özellikle prematüre doğum öyküsü olan hastalarda duktal spazm akla getirilmedir.