Kardiyovasküler Akademi Kış Kongresi, Bursa, Türkiye, 14 - 17 Mart 2019, ss.86
Trombolitik ilaçlar, tarihçesi 1933’e kadar uzanan ilaçlardır. Fibrin spesifik olmayan
ajanların ardından alerjik özellik taşımayan ve tekrar tekrar uygulanabilme imkanı
sunan fibrin spesifik, rekombinant DNA teknolojisine sahip ajanlar da üretilmiştir.
Sadece akut miyokard infarktüsü (MI) değil, akut pulmoner emboli, akut iskemik
inme, derin ven trombozu, akut periferik arter tıkanıklığı gibi endikasyonları da
mevcuttur. Trombolitik tedavi endikasyonu konulduktan sonra mutlak ve rölatif
kontrendikasyonlar açısından hastalar değerlendirilip kişiye göre doz ayarlaması
yapılır. En korkulan komplikasyonlar kanama ve başarısız reperfüzyondur.
Akut MI tedavisinde kılavuzlarda belirtilen zaman sınırı aşılmayacaksa seçkin tedavi
primer PTCA’dır. Primer PTCA imkanı olan merkezlerin ve deneyimli kardiyolog
sayısının artmasıyla birlikte trombolitik kullanımı zaman içerisinde azalmıştır, fakat bu
her hastanın primer PTCA imkanına sahip olabileceği anlamına gelmemektedir.
Kateter laboratuarı olan tüm merkezlerin 7/24 hizmet vermemesi, yatak kapasiteside
kısıtlılık, deneyimli doktor ve yardımcı sağlık personeli yetersizliği, hastaneye
ulaşımda yol ve hava şartları nedeniyle gecikmelerin yaşanmasından dolayı primer
PTCA’ya zamanında erişim sağlayamayacak hastalar için trombolitik tedavi hayat
kurtarıcı olacaktır.
Bu nedenle kılavuzlarda, zamanında primer PTCA yapılamaması halinde trombolitik
tedavi de klas 1A endikasyona sahiptir. Bu gerçeklere dayanarak, dijital sağlık
uygulamalarının da yaygınlaşması sayesinde acil sağlık hizmetlerini geliştirmek için
birçok ülkede yürütülen çalışmalarda trombolitik tedavinin önem ve gereği
vurgulanmaktadır. Kullanılması gerektiği şartlarda trombolitik tedavinin
uygulanmaması medikolegal anlamda da hekime sorumluluk yüklemektedir.
Trombolitik tedavi eski bir tedavi olmakla beraber günlük pratikte önemini hala
koruyan ve tedavi şekline karar verirken asla unutulmaması gereken bir tedavi
yöntemidir