8th International Food, Agriculture and Veterinary Sciences Congress, Konya, Türkiye, 29 - 31 Mayıs 2025, cilt.8, ss.338-339, (Özet Bildiri)
Meme kanseri hem insanlarda hem de evcil hayvanlarda en yaygın görülen malign tümörlerden biridir. Kanserin biyolojik davranışlarının, ilerleyişinin ve tedaviye yanıt mekanizmalarının moleküler düzeyde anlaşılması, etkili ve hedefe yönelik yeni tedavi protokollerinin geliştirilmesi açısından büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada, Kurkumin ile kemoterapötik bir ajan olan Vinkristin Sülfatın, tekli ve kombinasyon halinde uygulanmalarının CMT-U27 köpek meme kanseri hücreleri üzerindeki potansiyel sitotoksik ve apoptotik etkileri araştırılmıştır. Hücre canlılığı üzerindeki etkilerin belirlenmesi amacıyla, XTT hücre canlılık testi kullanılmıştır. Apoptotik ve nekrotik hücre ölümü süreçlerinin detaylı biçimde gözlemlenebilmesi için Hoechst 33342, Annexin V ve Propidyum İyodür boyaları ile floresan mikroskobu altında hücresel morfolojik değişiklikler incelenmiştir. Ayrıca, apoptozis mekanizmasında görev alan P53, BCL-2, MCL1, BAX ve BID genlerinin ekspresyon düzeyleri kantitatif gerçek zamanlı PCR (qRT-PCR) yöntemiyle analiz edilmiştir. Elde edilen bulgular bu iki ajanın birlikte uygulanmasının, sinerjik bir etki oluşturarak çok daha güçlü bir sitotoksik yanıt meydana getirdiğini göstermiştir. Özellikle kombinasyon grubunda, pro-apoptotik genler olan BAX ve BID’nin yanı sıra tümör baskılayıcı P53 geninin ekspresyon düzeylerinde artış gözlemlenmiştir. Bu sonuçlar, Kurkumin ile kombine edilen Vinkristin Sülfat tedavisinin apoptotik hücre ölümünü belirgin şekilde teşvik ettiğini ve bu yolla tümör hücrelerinin hücre canlılığını önemli ölçüde azalttığını ortaya koymaktadır. Bu sonuçlar, Kurkumin ile kombine edilen Vinkristin Sülfat tedavisinin, köpek meme tümörü hücrelerinde apoptozisi indükleyerek güçlü bir sitotoksik etki oluşturduğunu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, bu bileşiklerin kombinasyonu, veteriner onkolojide köpek meme tümörlerinin tedavisinde değerlendirilebilecek potansiyel bir terapötik strateji olarak ön plana çıkmaktadır. Bu çalışma, Bursa Uludağ Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından TYL-2024-1626 numaralı proje ile desteklenmiştir.