Travmatik Torakolomber Bileşke Kırıklarının Tedavisinde Kısa Ve Uzun Segment Posterior Stabilizasyon Sonuçlarının Karşılaştırılması


Creative Commons License

Özmarasalı A. İ., Balçın R. N., Ocak P., Doğan Ş.

Türk Nöroşirurji Derneği SPSCG 26. Spinal Sempozyumu, Antalya, Türkiye, 13 - 16 Ekim 2022, cilt.1, sa.3, ss.22-23

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Cilt numarası: 1
  • Basıldığı Şehir: Antalya
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.22-23
  • Bursa Uludağ Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Amaç: Travmatik torakolomber kırıkların büyük çoğunluğunu oluşturan torakolomber bileşke (T11-L2) kırıkları (TTLBK) en önemli sakatlık ve deformite nedenlerindendir. Kırık stabilitesinin derecesi, omurilik yaralanmasının varlığı ve posterior ligament kompleksinin bütünlüğü tedavi şeklinin belirlenmesinde önemlidir. Torakolomber bileşkenin travmatik patlama ve kompresyon kırıklarının cerrahi tedavisinde etkilenen vertebra morfolojisine göre kısa (kırık vertebranın bir üst ve bir alt segmenti, kırık vertebra dahil/değil; KS) veya uzun segment (kırık vertebranın en az 2 seviye üst ve 2 seviye alt segmenti, kırık vertebra dahil/değil; US) posterior pedikül fiksasyonu ile stabilizasyon teknikleri tercih edilmektedir. Kliniğimizde kısa (KS) ve uzun segment (US) posterior stabilizasyon yapılan TTLBK vakalarını retrospektif olarak inceleyerek karşılaştırmayı amaçladık.

Yöntem: Ocak 2011-Eylül 2022 tarihleri arasında Bursa Uludag Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Kliniğinde TTLBK nedeni ile posterior pedikül fiksasyonu ile stabilizasyon uygulanan hastalar dahil edildi. Hasta karakteristikleri, nörolojik muayene bulguları ile radyolojik görüntülemeleri retrospektif olarak incelendi. Klinik değerlendirme için ASIA, Denis ve TLICS (thoracolumbar injury classification and severity) skorları; radyolojik degerlendirme için lateral direk grafi ya da sagittal BT görüntülemelerden elde edilen lokal kifoz açısı (LKA), kırık vertebra anterior ve posterior korpus yükseklikleri (AKY, PKY) ile sagital deformite indeksi (AKY/PKY) kullanıldı.

Bulgular: Ortalama yaşı 47.6±13.7 olan 73 hasta (57 Erkek, 16 Kadın) incelendi. En sık travma etyolojisi yüksekten düşmeydi (n=48; %65). 53 hastaya US (%73), 20 hastaya KS stabilizasyon (%27) uygulandı. US grubunda LKA, AKY, PKY ölçümlerinde preoperatif değerlendirmeye göre postoperatif ve takip ölçümlerinde anlamlı fark saptandı (p=0,003, p<0,001, p<0,001). KS grubunda LKA ölçümlerinde preoperatif döneme göre postoperatif ve takip ölçümlerinde anlamlı farklılık saptandı (p=0,004). İki grup arasında LKA’nın preoperatif (p=0.78), postoperatif (p=0.22) ve takip (p=0.28) değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı. İki grup arasında vertebra korpus yükseklikleri ve sagital indekslerinde de istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı (Tablo 1 ve 2). Hastalar KS ve US grubunda sırasıyla ortalama 19.31±26.49 ve 18.61±24.17 ay boyunca takip edildi.

Tartışma: TTLBK ciddi morbidite sebebi olarak sıkça karşımıza çıkmaktadır. Nörolojik defisiti olmayan, düşük evreli çökme ve patlama kırıklarında cerrahi tedavinin yeri, zamanı ve şekli hala tartışma konusudur. Bu hastalarda erken mobilizasyon, fonksiyon kaybının önlenmesi, daha az invaziv ve maliyetli olması, hastanede kalış süresinin kısa olması KS stabilizasyon avantajlarındandır.

Sonuç: Sagittal dizilim ve kifoz açısının düzeltilmesi açısından US stabilizasyon ile benzer sonuçlar elde edilmesi nedeniyle, torakolomber bölgenin travmatik çökme ve patlama kırıklarının cerrahi tedavisinde KS posterior pedikuler stabilizasyonun yeterli olabileceği kanaatindeyiz.