Kılıç Gültekin S. Ş., Erman B.(Yürütücü)
Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje, 2022 - 2023
Proje
Başvuru Formu
Proje
Başlığı |
Pediatrik
Behçet ve PFAPA Sendromlu Hastalarda Netozis ve Nötrofil Fonksiyonlarının
Araştırılması |
Yürütücü
|
Baran
Erman |
Birimi,
Bölümü/A.B.D. |
Çocuk
Sağlığı Enstitüsü |
Araştırmacı(lar) |
Sara
Şebnem Kılıç Gültekin, Hülya Köse |
Proje
Türü |
(
) Kapsamlı Araştırma ( )
Katılımlı Araştırma ( ) Araştırma Altyapı ( ) Lisansüstü Tez ( * ) Hızlı Destek ( ) Çağrılı ( ) Öncelikli
Alan (
) Kariyer Başlangıç ( ) Uluslararası İşbirliği |
Projenin
Süresi (ay) |
12 |
Proje
Grubu |
( ) Fen ve Mühendislik Bilimleri ( * ) Tıp ve Sağlık Bilimleri ( )
Sosyal ve Beşeri Bilimler |
1. ÖZET ve ANAHTAR KELİMELER: Projenin kapsamı,
yöntemi, konunun özgün değeri ve beklenen sonuçlar kısaca belirtilmelidir.
Proje özetinin 150-300 kelime arasında olması beklenir.
Behçet
Hastalığı ve PFAPA (Periyodik ateş, aftöz stomatit, farenjit ve servikal
adenit sendromu) sendromu benzer inflamatuvar koşullarla gözlenen sistemik
hastalıklardır. Behçet hastalığı tekrarlayan ülserler, santral sinir sistemi
tutulumu ve vasküler bulgularla karakterize bir sendrom olup PFAPA ise
çocukluk çağında en sık rastlanan periyodik ateş sendromudur. Hastalıkların
immün patogenezi tam olarak aydınlatılamamıştır. Behçet ve PFAPA dışında sistemik
lupus eritematozus (SLE) gibi anti-inflamatuvar başka hastalıkların
patogenezinde düşük dansiteli granülositlerin (LDG) ve nötrofil hücre dışı
tuzaklarının (NET) rolü olduğu gösterilmiştir. Proje
önerimiz Behçet ve PFAPA hastalıklarında düşük dansiteli granülositlerin ve
NET üretiminin hastalıkların patogenezindeki rolünü araştırmayı
hedeflemektedir. Literatürde bu konuda yapılmış kapsamlı ve karşılaştırmalı
bir çalışma bulunmamaktadır. Bu amaçla Behçet Hastalığı, PFAPA sendromu olan
30’ar hasta ile aynı sayıda sağlıklı kontrol çalışmaya dahil edilecektir.
Hasta periferik kan örneklerinden LDG ve normak nötrofillerin izolasyonu
yapılacak ve bu hücrelerden NET oluşumu ölçülecektir. Hasta örneklerinde
yüksek LDG yüzdelerinin ve yüksek oranda NET salgılanmasının inflamatuvar
koşullara katkı yaptığı düşünülmektedir. |
Anahtar Kelimeler: Behçet Hastalığı, PFAPA,
Nötrofil hücre dışı tuzakları, düşük dansiteli granülositler |
2.
AMAÇ / GEREKÇE: Önerilen projenin amacı
ve erişilmek istenen sonuçlar açıklanmalıdır.
Behçet ve
PFAPA gibi inflamatuvar hastalıkarın patogenezi tam olarak
aydınlatılamamıştır. Doğal immün sistemin en baskın hücreleri olan
nötrofillerin ve bu hücrelerden salgılanan NET yapısının farklı
otoinflamatuvar hastalıklarda artmış inflamasyona katkıları olduğu
gösterilmiştir. Proje önerimizde düşük dansiteli granülositlerin dolaşımdaki
yüzdelerinin ve özellikle bu hücreler tarafından salgılanan NET üretiminin
Behçet ve PFAPA hastalıklarının patogenezindeki rolü araştırılacaktır. Bu
amaçla projemizde: 1. Behçet
ve PFAPA hastalarında dolaşımdaki LDG’lerin yüzdesi yaş ve cinsiyet uyumlu
sağlıklı kontrol bireyleri ile karşılaştırılacaktır. 2. Behçet
ve PFAPA hastalarının periferik kanından izole edilecek normal ve düşük
dansiteli granülositlerde NET üretimi araştırılacak ve yaş, cinsiyet uyumlu
sağlıklı kontrol bireyleri ile karşılaştırılacaktır. 3. LDG
yüzdeleri ve NET üretimi sağlıklı kontrollerden bağımsız hastalıklar arasında
da karşılaştırılacaktır.
|
3. KONU ve KAPSAM:
Önerilen
projenin konusu ve kapsamı net olarak tanımlanmalı; amaç ile ilişkisi
açıklanmalıdır.
Periyodik ateş, aftöz stomatit,
farenjit ve servikal adenit sendromu (PFAPA) ve Behçet Hastalığı benzer
inflamatuvar koşullar ve fenotipik özelliklerle seyreden ve kimi
araştırmacılar tarafından Behçet spektrum bozuklukları (Behcet’s spectrum
disorders) olarak gruplandırılan hastalıklardır. Behçet hastalarının bir
kısmı çocukluk döneimde PFAPA sendromuyla izlenmektedir. Behçet Hastalığı (BH), tekrarlayan
oral aftöz ülserler, genital ülserler, deri lezyonları, oküler lezyonlar ile
karakterize ve her çapta arter ve veni etkileyen kronik, sistemik bir inflamatuvar
hastalıktır. Deri, eklem, göz, santral sinir sistemi ve vasküler bulgular
sıklıkla görülmektedir. Çocukluk çağında görülmesi nadirdir ve görülme
sıklığı %3,3-26 arasında değişmektedir. Ortalama başlangıç yaşı 7,5 iken,
tanı alma yaşı ortalama 12’dir. Hatalığın kadın ve erkeklerde görülme oranı
eşittir. Şiddetli üveit, vasküler hastalık ve mortalite daha çok erkeklerde
görülürken, genital aft ve eritema nodosum kadınlarda daha yaygındır. Hastalığın seyri değişkendir ve
tekrarlayan alevlenmelerle birlikte deri ve mukokutanöz belirtiler görülmektedir.
En sık görülen bulgu oral ülserlerdir (%81). Genital ülserler ise genellikle ağrılıdır
ve hastaların %55-83’ünde görülmektedir. Hastaların yaklaşık %75’inde görülen
kutanöz ve akneiform lezyonlar, eritema nodosum, piyoderma gangrenozum tipi
lezyonlar, eritema multiforme benzeri lezyonları içermektedir. Göz tutulumu
çocuklarda erişkinlere göre nadir olmakla birlikte bilateral üveit ve
genellikle panüveit olarak görülür. Nörolojik tutulum ise hastalığın
prognozunu en kötü etkileyen sistem tutulumu olup, baş ağrısı, ensefalopati,
konvülsiyon ve serebral venöz tromboz ile ortaya çıkmaktadır. BH'nin patogenezi net olmamakla
birlikte, genetik yatkınlık, çevresel faktörler ve immünolojik
anormalliklerin patagenezde önemli rol oynadığı gösterilmiştir. Genetik
çalışmalar HLA-B51 antijeninin hastalıkla ilgili bir risk faktörü olduğunu
göstermiştir. Cinsiyet, sigara kullanımı ile stress, diet, enfeksiyonlar gibi
dış faktörlerin de hastalıkla ilişkili olduğu bilinmektedir. Örneğin
obezitenin kadın hastalarda genital ülserlerin varlığını engellediği,
patlıcan, ceviz, kavun gibi yiyeceklerin ise mukakutanöz lezyonları
tetiklediği bildirilmiştir. T lenfosit dengesizliğinin Behçet
Hastalığı’nın patogenezinde önemli rol oynadığı bilinmektedir. Hastaların
serum örneklerinde yapılan çalışmalarda IFN-gamma, IL-6, IL-12 gibi yardımcı
T hücre 1 (Th-1) sitokinleri ile IL-4, IL-10 gibi yardımcı T hücre 2 (Th-2)
sitokinlerinin artmış ekspresyonu bildirilmiştir. Aktif hastalığı olan
bireylerde ise pro-inflamatuvar Th17 sayısının artmış olduğu gösterilmiştir.
Bu hastalarda Th17/Th1 oranında belirgin bir artış söz konusudur. Yine aktif
hastalığı olanlarda IL-17, IL-23, IL12/23 ve IFN-g düzeylerinin yüksekliği
rapor edilmiştir. B lenfositlerin de Behçet
Hastalığı’nın patogenezinde rol oynadığını gösteren çalışmalar mevcuttur.
Hastalarda aktive ve hafıza B hücrelerin artışı bildirilmiştir. Ayrıca
rituximab (anti CD20) tedavisinin hastalarda Behçet aracılı üveite iyi
geldiği gösterilmiştir. Nötrofillerin hiper-fonksiyonel olması
ve buna bağlı artmış kemotaksis Behçet Hastalığı’nın patogenezinde ilk
tanımlanan mekanizmalardandır. CD64 gibi
nötrofil aktivasyon belirteçlerinin hastalarda arttığı gösterilmiştir. Aktif
ya da vasküler hastalığı olanlarda nötrofil ekstra-selüler tuzak (NET)
yapısının ve bu yapıya özel belirteçlerin arttığı rapor edilmiştir. Bununla
birlikte NADPH aracılı reaktif oksijen ürünlerinin üretimi artmıştır ki bu da
fibronojen oksidasyonunu trombozu tetiklemektedir. Doğal öldürücü hücrelerin (NK
hücreleri) de Behçet Hastalığı’nın patogenezinde rol oynadığı bilinmektedir.
Hem yüksek oranda sitokin üreten CD56bright NK hücrelerin, hem de
sitotoksik CD56dim hücrelerin hastaların periferik kanında
azaldığı gösterilmiştir. Bu durumun olası açıklaması bu hücre gruplarının
inflamasyon bölgesine migrasyonudur fakat histolojik olarak henüz
kanıtlanmamıştır. Bir doğal bağışıklık hücre grubu
olarak tanımlanan γδ-T lenfositlerin Behçet Hastalığı ile ilişkisini
araştıran çalışmalarda farklı sonuçlar elde edilmiştir. Bazı çalışmalarda bu
gruplarının artmış, bazı çalışmalarda ise azalmış olduğu gösterilmiştir. Bu
durumun hastalığın aktif seyri, verilen tedavi ve hasta karakteristik
özellikleri ile ilgili olduğu düşünülmektedir. Behçet hastalığının tedavisinde hedef
inflamasyonu baskılamak ve organ hasarını önlemektir. Bu amaçla Avrupa
Romatizma ile Mücadele Ligi (EULAR) tarafından hazırlanan tedavi protokolleri
uygulanmaktadır. Periyodik
ateş, aftöz stomatit, farenjit ve servikal adenit sendromu (PFAPA) çocuklarda
en sık görülen periyodik ateş durumudur ve otoinflamatuvar hastalık grubunda
tanımlanmaktadır. Hastalığın tanısı yeniden düzenlenmiş Marshall (ilk
tanımlayan bilim insanı) kriterlerine göre koyulmaktadır. Buna göre tanı
kriterleri, 5 yaşından önce başlayan,
düzenli tekrar eden ateş ve eşlik eden aftöz stomatit, servikal lenfadenit
gibi üst solunum yolu enfeksiyonları dışındaki enfeksiyonların olması ile
siklik nötropeninin dışlanması, ateş atakları arasında hastaların
asemptomatik olması ve normal gelişim görülmesidir. Gerçek prevalans ve
etiyoloji bilinmemektedir, ancak İskandinavya’da yapılan bir çalışmada insidansın
10.000 çocukta 2.3 olduğu bildirilmiştir.
Hastalar genellikle 4 yaş civarında başlayan, 3 ila 7 gün süren ve her
2-8 haftada bir ortaya çıkan tekrarlayan yüksek, ani ateş atakları ile başvurmaktadırlar.
Ateşli ataklar sırasında eksüdatif tonsilit, servikal lenfadenopati ve/veya
aftöz stomatit görülür. Deri tutulumu, atralji, artrit, gastrointesinal ve
nörolojik semptonların da görüldüğü literatürde bildirilmiştir. PFAPA genel
olarak, doğal immün sistem disregülasyonu nedeniyle ortaya çıkan inflamasyon
atakları ile karakterize multisistemik bir hastalık olarak
sınıflandırılmaktadır. Bilinen otoinflamatuvar hastalıkların birçoğu ailesel
olarak tanımlanmakla birlikte PFAPA genel olarak sporadik bir hastalık olarak
bilinektedir. Buna rağmen aynı aileden çocuklarda tekrarlayan ateş atakları
görülen raporlar da literatürde mevcuttur.
Otoinflamatuvar
hastalıkların çoğu monogenik kalıtım göstermektedir. PFAPA patogenezinde
genetik kalıtımın rol oynadığı halen tartışmalı bir konudur. Bazı çalışmalar
hastalığın nedeni olarak genetik bir temelin bulunmadığını beyan ederken,
bazı çalışmalarda ise bunun tersi iddia edilmektedir. Nitekim farklı
çalışmalarda MEFV, TNFRSF1A, MVK, NLRP3
gibi diğer monogenik inflamatuvar hastalıkların nedeni olan genlerdeki bazı
varyantlar PFAPA ile ilişkilendirilmiştir ve risk faktörleri olarak
bilinmektedir. Bu nedenle PFAPA
monogenik bir hastalık olmamakla birlikte kompleks bir genetik bozukluk
olarak da tanımlanmaktadır.
PFAPA
sendromlu hastalarda genetik nedenler dışındaki risk faktörlerinden biri
özellikle ateş atakları sırasında görülen Th1 ve Th17 hücrelerin
hiper-aktivasyonudur.Yine ataklar sırasında, artmış IL-12 üretiminin de CD4
ve CD8 pozitif T hücrelerden IFN-G salımınımını artırdığı bildirilmiştir.
Anti-inflamatuvar bir sitokin olan IL-10’un azalmış ekspresyonu PFAPA için
bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir.
İnflamazomlar
patojenik mikroorganizmalara yanıt verebilen ve doğal bağışıklığın bir üyesi
olan hücre içi protein kompleksleridir. Kaspaz-1’i aktive ederek proinflamatuvar
IL-1B ve IL-18 üretimini sağlamaktadırlar. İnflamazomların birçok
otoinflamatuvar ve otoimmün hastalıkla ilişkisi gösterilmiştir. PFAPA
sendromlu hastalarda da inflamazom aracılı artmış IL-1B ve IL-18 üretimi
gösterilmiştir.
Doğal
immünitenin efektör hücreleri olan nötrofillerde PFAPA atakları sırasında hücre
içi reaktif oksijen ürünlerinin üretiminin arttığı gösterilmiştir ve bu durum
doğal bağışıklık yanıtının disregülasyonunu işaret etmektedir. PFAPA
ataklarında nötrofillerde genellikle CD11b ekspresyonunun artmış, L-selectin
ekspresyonunun ise değişmemiş olduğu gösterilmiştir. Yine ataklar sırasında
nötrofil apoptozunun azaldığı bildirilmiştir ve hücreler canlı ve aktif
fazdadırlar. Bu bilgiler nötrofillerin inflamatuvar bir hastalık olan
PFAPA’nın patogenezinde rol oynadığını düşündürmektedir fakat bu hücrelerin
rolü patogenezde tam olarak gösterilememiştir.
Nötrofil
hücre dışı tuzakları (Neutrophil extracellular traps/NET) nötrofillerin
fagositoz ve hücre içi öldürme mekanizmalarına ek olarak sahip oldukları bir
anti-mikrobiyal özelliktir. NET yapısı nötrofiller tarafından salgılanan
hücre dışı kromatin ve çeşitli granüler proteinlerden oluşmaktadır. Bu
tuzakların üretim mekanizması hücrelerin farklı uyarımlarla aktive olmasıyla
tetiklenmekte ve NADPH enzim kompleksi yardımıyla protein kinaz C,
Raf/MERK/ERK yolağının aktivasyonu ile devam etmektedir. Bu aktivasyon myeloperoxidase
(MPO), nötrofil elastaz (NE) ve protein-arjinin deiminaz 4 (PAD4)
moleküllerini aktive etmektedir. PAD4 ise kromatin dekondenzasyonu katalizler
ve reaktif oksijen ürünleri aracılığı ile kompleks kromatin yapı hücre dışına
salınır. Tüm bu süreç NETosis olarak adlandırılmaktadır. NET formasyon
oluşumu direkt patojen ilişkili mikrobiyal paternlerin (PAMP) uyarımının
yanında hasar aracılı paternlerin (DAMP), diğer immün hücreler tarafından
salınan sitokin ve kemokinlerin, virusların ve kanser ile ilişkili
mekanizmaların da uyarımı ile tetiklenmektedir. NETosis doğal bağışıklığın
önemli bir efektör mekanizmasıdır. REF
Nötrofil
hücre dışı tuzaklarının aynı zamanda farklı patofizyolojik süreçlerde anahtar
rol oynayan yapılar olduğu keşfedilmiştir. NETosis kontrol edilemeyen ve doku
hasarına yol açan inflamatuvar immün cevaplara da neden olabilmektedir. Bu
doku hasarı NET aracılı direk hücre ölümü, inflamatuvar sitokinlerin artmış
salınımı, pro-inflamatuvar hücrelerin toplanması, immün komplekslerin oluşumu
ve otoantikorların üretilmesi sonucu meydana gelir. NET yapısı plateletlerle
de etkileşime geçerek trombozisi tetiklemekte ve organ hasarına neden olabilmektedir.
Nitekim birçok otoimmün ve otoinflamatuvar hastalıkta nötrofil hücre dışı
tuzaklarının rolü tanımlanmıştır. Bununla ilgili çalışmalar proje önerisinin
literatür özeti kısmında verilmiştir.
Düşük
dansiteli granülositler (low density granulocytes/LGD)
özellikle son yıllarda araştırmacıların ilgisini çeken, çok sayıda mikrobiyal
enfeksiyonda, kanserde ve otoimmün hastalıklarda sayılarının arttığı
gösterilen immün hücrelerdir. LGD terimi heterojen bir hücre populasyonunu
işaret etmektedir ve bu hücre grubu dansite gradient santrifüj yöntemi ile
izole edilen kan hücrelerinde periferik mononükleer hücre tabakasında bulunan
granülositleri tanımlamaktadır. Bu hücre grubu ilk olarak sistemik lupus
eritematozus (SLE) hastalığında proinflamatuvar rolleri ile
tanımlanmışlardır. SLE hastalığının patogenezinde LGD’lerin, yüksek oranda
tip 1 IFN salgılanmasını ve spontan NET oluşumunu tetiklediği ve bu şekilde
inflamatuvar kondisyona sebep olduğu gösterilmiştir.
Son yıllarda yapılan çalışmalarda T hücre
fonksiyonunu baskılayan ve granulositik myeloid kaynaklı baskılayıcı hücreler
(granulocytic myeloid-derived suppressor cells/gMDSCs) olarak adlandırılan
yeni bir düşük dansiteli granülosit hücre grubu da tanımlanmıştır. Bu hücre
grubu proinflamatuvar değil süpresör bir immün fonksiyona sahiptir ve
özellikle kanser çalışmalarında sıklıkla yer almaktadır. İlginçtir ki farklı
fonksiyonel özelliklerine rağmen hem inflamatuvar hem de baskılayıcı düşük
dansiteli granülositler benzer hücre yüzey belirteçlerine sahiptir (normal
dansiteli nötrofiller gibi). Bu konuda yapılan çalışmalardan alınan örnekler
literatür özetinde verilmiştir. Düşük dansiteli granülositlerin
adlandırılmalarında da farklı öneriler mevcuttur. Baskılayıcı özelliği olan
hücreler gMDSC olarak adlandırılırken, pro-inflamatuvar hücrelerin düşük
dansiteli nötrofiller olarak adlandırılmaları önerilmektedir. Yine ilginçtir
ki SLE gibi inflamatuvar hastalıklarda hem baskılayıcı hem de inflamatuvar
özelliği olan hücreler birlikte de tanımlanmışlardır.
Hem
Behçet hem PFAPA hastalıklarının patogenezi özellikle inflamatuvar immün
koşulların ne şekilde oluştuğu henüz tam olarak aydınlatılmamıştır. Doğal
immünitenin önemli efektör mekanizmalarından olan NET üretiminin normal ve
düşük dansiteli nötrofil gruplarından salgılanmasının ve dolaşımdaki LDG
yüzdelerinin belirlenmesinin önemli araştırma konuları oldukları
düşünülmektedir.
|
4. LİTERATÜR
ÖZETİ: Proje
konusu ile ilgili alanda ulusal ve uluslararası literatür taranarak, özet bir
literatür analizi verilmelidir. Bu analiz, önerilen araştırma konusunun
literatürdeki önemini ve doldurulması gereken boşluğu ortaya koymalıdır. Dikkate
alınan literatür kaynak gösterilmeli ve listelenmelidir.
Nötrofil
hücre dışı tuzaklarının patofizyolojik rolü farklı otoimmün ve inflamatuvar
hastalıklarda çalışılmıştır.
NET
yapısının enfeksiyöz mikroorganizmaların yok edilmesi, T ve B hücre
aktivasyonu, kompleman sistemi aktivasyonu gibi farklı immün mekanizmalarla
ilişkisi gösterilmiştir. Hücre dışı tuzakların tanımlanan bu fonksiyonları
otoimmün, otoinflamatuvar hastalıklarla bu yapıların ilişkili olduğunu
düşündürmektedir ve araştırmacıların ilgisini çekmiştir.
NET’lerin
sözü edilen hastalıklarla ilişkisi ilk olarak ve sıklıkla SLE hastalığında
çalışılmıştır. Sistemik lupus hastalarında NET artmış elspresyonu ve bozuk
mikrobiyal öldürme mekanizması hastalık şiddeti ile ilişkilendirilmiştir 1.
Leffler ve Chauhan ile arkadaşlarının yayımladığı çalışmalarda bozulmuş NET
fonksiyonlarının otoantijen üretimini artırdığı gösterilmiştir 2,3). Lood C.
ve çalışma arkadaşları ise fare modelinde alternatif bir hücre dışı tuzak
yapısı olan mitokondriyal NET DNA’larının lupus benzeri hastalığın patogenezinde
rol oynadığını göstermişlerdir (4). Sistemik lupus hastalarında deri, böbrek
ve kemik iliğinde artmış NET yüzdeleri lupus aracılı organ hasarı ile
ilişkilendirilmiştir (5). SLE hastalığı ile ilgili yapılan farklı klinik çalışmalarda
dolaşımdaki NET yüzdeleri ile hastalığın şiddeti arasındaki potensiyel ilişki
ortaya konmuştur (6,7).
Pérez-Sánchez
ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada romatoid artrit hastalığında NET
yapısının rolü araştırılmıştır (8). Çalışmada hastalarda sağlıklı kontrollere
göre NET oluşumunun arttığı ve DNAaz aktivitesinin bozulduğu gösterilmiştir.
Bununla birlikte cfDNA gibi NET kaynaklı ürünlerin otoimmün parametrelerle,
inflamatuvar mediatörlerle ve oksidatif stres belirteçleriyle ilişkisi ortaya
konmuştur. Yapılan başka bir çalışmada ise anti sitruline protein antikorlarının
(ACPAs) oluşumunun NETosis aktivitesiyle korele olduğu bulunmuştur (9)
Kronik
bir inflamatuvar deri hastalığı olan Psoriazisde hastalardan izole edilen
nötrofillerde sağlıklı kontrol örneklerinden elde edilen nötrofillere göre
ROS aracılı NETosis mekanizmasının artmış olduğu gösterilmiştir (10).
Antinötrofil
sitoplazmik antikor (ANCA) ilişkili vaskülit küçük damalrların nekrotizan
hasarlarıyla karakterize bir inflamatuvar hastalıktır. Bu hastalıkta
özellikle vaskülitöz lezyon bölgelerinde NET’lerin varlığı özellikle DNA’nın
ve granül proteinlerinin artmış miktarları gösterilmiştir (12).
Otoimmün
bir hastalık olan antifosfolipid antikor sendromunda hasta serum örneklerinde
NET yüzdelerinin artmış olduğu ve NET yıkımının defektif olduğu saptanmıştır
(13).
İnflamatuvar
bağırsak hastalığı ile NET ilişkisinin araştırıldığı çalışma sayısı oldukça
kısıtlı olsa da, Bennike ve arkadaşları proteomik tabanlı bir çalışmada
ülseratif kolit hastalarında NET oluşumunun inflamasyonla ilişkisini
göstermişlerdir (14). He ve arkadaşları ise aktif fazda inflamatuvar bağırsak
hastalığı olanlarda priferik nötrofillerde NET oluşumu olduğunu göstermişlerdir
(15).
Literatürde
otoinflamatuvar ve otoimmün hastalıklar dışında akciğer ve kalp
hastalıklarında, sepsiste, diyabet gibi metabolik hastalıklarda ve
COVID-19’da da NET’in ve NETosis’in hastalıkların patogenezi ile iliikisinin
araştırıldığı çalışmalar mevcuttur (16-19). Literatürde
Behçet Hastalığı ile NET yapısının ilişkisinin araştırıldığı yalnızca bir
kapsamlı çalışma bulunmaktadır. 2019 yılında Alexandre Le Joncour ve
arkadaşları 2019 yılında yayımlanan çalışmalarında aktif hastalığı olanlarda
cfDNA ve MPO-DNA düzeylerinin sağlıklı kontrollere ve inaktif hastalara göre yüksek
olduğunu göstermişlerdir. Aynı çalışmada Behçet hastalarında spontan NETosis
oluşumunun da sağlıklı kontrollere göre yüksek olduğu saptanmıştır.
Hastalardan alınan biyopsi materyallerinde ise vaskülitik inflamasyon
bölgelerinde NET oluşumu gösterilmiştir (20).
Yaptığımız
araştırma sonucunda PFAPA hastalığında NET ve NETosis ilişkisini gösteren bir
çalışmaya literatürde rastlanmamıştır.
Düşük dansiteli granülositlerin
inflamasyondaki rolü ilk olarak Denny ve arkadaşları tarafından 2010 yılında
gösterilmiştir Çalışmada sistemik lupus hastalarından izole edilen düşük
dansiteli hücre grubunun hastalardaki vasküler hasarı artırdığı ve yüksek
oranda tip 1 interferonların üretimini tetiklediği gösterilmiştir (21). Bu
hücre grubu ile NET yapısının inflamasyondaki rolünün birlikte araştırıldığı
çalışmalar literatürde bulunmaktadır. Örneğin Denny ve arkadaşlarının yaptığı
çalışmada artmış NET oluşumu LDG’lerde saptanmıştır (21). Villanueva ve arkadaşları ise yine SLE’de
düşük dansiteli granülositlerin yüksek oranda NET ürettiğini ve yapıda LL37, MMP-9,
ve α- and β-defensinler gibi immün stimülatör moleküllerin bulunduğunu
saptamışlardır (22). Bir diğer çalışmada romatoid artrit hastalığında artmış
NET üretiminin özellikle LDG alt populasyonu tarafından gerçekleştirildiği gösterilmiştir (9).
Nadir görülen bir inflamatuvar artrit olan erişkin başlangıçlı Still
Hastalığı’nda NET oluşumunun ve düşük dansiteli granülositlerin hastalığın
patogenezindeki rolü gösterilmiştir (23). Dolaşımda artmış LDG yüzdesi bir
başka inflamatuvar deri hastalığı olan psoriazisde de Teague ve arkadaşları
tarafından gösterilmiştir (24). PFAPA ve Behçet hastalığında LDG
yüzdelerinin ve bu hücreler aracılı NET üretiminin araştırıldığı bir
çalışmaya literatürde rastlanmamıştır.
|
5. ÖZGÜN DEĞERİ: Araştırmanın dayandığı hipotez(ler)
açıkça ortaya konulmalı ve proje konusunun bilgi birikimi içindeki yeri, hangi
boşluğu dolduracağı belirtilmelidir. Önerilen yeni teknoloji, yöntem veya
kuramın literatüre nasıl bir katkı sağlayacağı açıklanmalıdır. Altyapı
projelerinde bu kısmın doldurulması zorunlu değildir.
Yukarıda
da belirtildiği üzere otoinflamatuvar hastalıkların patogenezinde farklı
nötrofil gruplarının ve NET üretiminin rolü olduğu gösterilmiştir. Proje
önerisindeki hipotezimiz inflamatuvar koşulların baskın olduğu Behçet ve
PFAPA hastalıklarında da düşük dansiteli granülositlerin ve NET oluşumunun
hastalıkların patogenezinde rolü olduğudur. Literatürde Behçet hastalığında
NET oluşumunun araştırıldığı yalnızca bir çalışma bulunmaktadır. Önerdiğimiz
proje ile biz de Behçet hastalarında NET üretimini araştıracağız. Fakat
yapılan çalışmadan farklı olarak NET üretimi hem normal hem de düşük
dansiteli granülositlerde araştırılacak ve karşılaştırılacaktır. PFAPA
hastalığında ise NET yapısının hastalığın patogenezindeki rolünün
araştırıldığı bir çalışma bulunmamaktadır. Proje önerimizin özgün değerleri
şu şekilde sıralanabilir: 1. Behçet
ve PFAPA hastalıklarında farklı nötrofil gruplarında NET üretiminin ilk defa
gösterilmesi. 2. Behçet
ve PFAPA hastalarında dolaşımdaki LDG’lerin yüzdelerinin ilk defa
belirlenmesi. 3. Benzer
inflamatuvar spektrumda yer alan Behçet ve PFAPA hastalıklarında LDG
yüzdelerinin ve NET oluşumlarının ilk defa karşılaştırılması.
|
6. YAYGIN ETKİ/KATMA
DEĞER: Projenin
gerçekleştirilmesi sonucunda bilimsel birikime, araştırmacıların eğitimine, ulusal
ekonomiye ve toplumsal refaha yapılabilecek katkılar ve sağlanabilecek yararlar
tartışılmalı, elde edilmesi umulan sonuçlardan kimlerin ne şekilde
yararlanabileceği belirtilmelidir. Altyapı projelerinde ilgili birimin
araştırma altyapısının mevcut durumu, birim ve proje ekibinin bu altyapıdan
yararlanarak ortaya koyduğu çıktıları (dış destekli araştırma projeleri, mezun
yüksek lisans, doktora ve uzmanlık tezi öğrencileri, araştırma makaleleri,
bildiriler gibi), talep edilen altyapının ilgili birim veya üniversitenin
araştırma öncelikleri açısından önemi ve bilimsel araştırmalara nasıl hizmet
edeceği detaylı olarak açıklanmalıdır.
Yukarıda belirtildiği gibi proje önerisinde literatürde
daha önce araştırılmayan konular yer almaktadır. Bu nedenle çalışmadan elde
edilecek sonuçların önemli bir bilimsel dergide makale olarak yayımlanacağı
düşünülmektedir. Böyle bir yayın hem araştırmacılar için hem de ülkemizin
akademik prestiji için önemli bir katkı olacaktır.
Yapılacak yayın bu alanda çalışan araştırmacılar için
önemli bir kaynak olacaktır. Elde edilecek
sonuçlar bugüne kadar araştırılmamış farklı otoinflamatuvar hastalıklarda
aynı konuların araştırılacağı çalışmalar için yol gösterici olacaktır. Çalışma sonunda elde
edilecek bulgularla yeni kişisel tedavi yaklaşımları planlanabilecektir. Bu
planlama ekonomik olarak hem hastalar hem de sosyal devlet harcamaları için
önemlidir. Sonuçlarla birlikte
planlanacak doğru tedavi gereksiz harcamaların önüne geçebilir. Böyle bir projenin gerçekleştirilmesi tüm araştırmacılar
ve proje yürütücüsü için özellikle primer immün yetmezlik hastalıklarının sık
görüldüğü ülkemizde yeni araştırmaların planlanmasına olanak sağlayabilir.
Araştırmanın gerçekleştirileceği Hacettepe Can Sucak
Translasyonel İmmünoloji Laboratuvarı’nda hali hazırda bir yüksek lisans
öğrencisi ve 3 TUBİTAK bursiyeri çalışmaktadır. Yapılacak araştırma bu genç
bilim insanları için de önemli bir tecrübe kaynağı olacaktır.
|
7. YÖNTEM: Araştırmanın amaç ve kapsamı ile uyumlu
olarak, incelenmek üzere seçilen parametreler sıralanmalıdır. Bu parametrelerin
incelenmesi için uygulanacak yöntem ile kullanılacak materyal ayrıntılı bir
şekilde tanımlanmalıdır. Kapsamında insanlar üzerinde yapılacak klinik
araştırma ya da içeriğinde hayvan deneyleri bulunan projelerin yöntemi etik
kuruldan onaylanan araştırma protokolü ile aynı olmalı ve yöntemde onay alınan
etik kurulun adı, karar tarihi ve numarası ve gerektiğinde alınan izin belgeleri
hakkında bilgi sunulmalıdır. Yapılacak
ölçümler (ya da derlenecek veriler), kurulacak ilişkiler ayrıntılı biçimde
anlatılmalı ve istatistiksel analizler açıklanmalıdır. Altyapı projelerinde
bu kısmın doldurulması zorunlu değildir.
(*)
Hocam hasta seçimi hangi kriterler ile yapılacak. Birkaç
cümle ile yazar mısınız.
|
(*) Doğrudan insan veya hayvanlar üzerinde yapılacak çalışmalar için
ilgili etik kurul onayı ve gerekli ise kurum izni veya diğer izinler
alınmalıdır.
8. İŞ-ZAMAN ÇİZELGESİ: Yapılacak çalışmalar
için planlanan takvim iş-zaman çizelgesi halinde verilmelidir. Gerekli
görülmesi halinde yapılacak çalışmaların planı alt iş paketleri halinde
düzenlenebilir.
İş tanımı / İş paketi |
Süre (ay) |
Başlangıç |
Bitiş |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
9. KURUMUN ARAŞTIRMA OLANAKLARI: Projenin yürütüleceği
birimlerde ve Üniversitemizde var olup projede kullanılacak olan altyapı
olanakları belirtilmelidir. Araştırma Altyapısı projelerinde talep edilen alt
yapının Üniversitemizde mevcut araştırma altyapısına ne tür katkı sağlayacağı
detaylı olarak açıklanmalıdır.
|
10. BAŞARI ÖLÇÜTLERİ ve RİSKLER: Proje
çalışmalarının başarıyla tamamlanması durumunda elde edilecek çıktılar ve bu
çıktılar ile ilgili başarı ölçütleri açık olarak sıralanmalı, önem dereceleri
belirtilmeli ve açıklanmalıdır. Projenin başarıya ulaşmış sayılabilmesi için
belirtilen ölçütlerin ne oranda gerçekleşmiş olması gerektiği belirtilmelidir. Altyapı projelerinde bu
kısmın doldurulması zorunlu değildir.
Başarı Ölçütleri
Riskler
ve B Planı
|
11.
PROJEYİ DESTEKLEYEN DİĞER KURULUŞLAR: Projenin başka bir kuruluş tarafından
desteklenip desteklenmediği belirtilmelidir. Ulusal ve Uluslararası Katılımlı
Araştırma projelerinde diğer kuruluşların projede üstleneceği görevler ve
bütçeye katkısı detaylandırılmalıdır.
|
12. BÜTÇE
KALEMLERİ GEREKÇESİ: Talep
edilen parasal desteğin her bir kalemi için ayrıntılı
gerekçe verilmelidir. Benzer nitelikte olan düşük bedelli kimyasal veya
kırtasiye gibi ortak kullanım amacına sahip tüketim malzemeleri gruplanarak
ortak gerekçelendirilebilir.
|
Seyahat dışındaki tüm harcama kalemleri için
şartname dosyası ile proforma fatura veya teklif mektupları online başvuru
sistemine eklenmelidir. Kabul edilen projeler için, şartname ve proforma fatura
veya teklif mektuplarının asıllarının birime teslim edilmesi gereklidir.
13. PROJE
EKİBİ İLE ÇIKAR ÇATIŞMASI OLAN KİŞİLERİN LİSTESİ: Proje ekibi ile çıkar çatışması/çakışması olan kişilerin isimleri aşağıda
verilmelidir. (Örneğin; tez hocası/öğrencisi olmak; son 3 yılda
makale/tebliğ/proje gibi ortak çalışma yapmış veya yapmakta olmak; daha önce
yargıya intikal eden bir ihtilafın tarafları olmak; tarafsız davranmayı
önleyecek derecede olumlu/olumsuz düşünce/önyargı sahibi olmak ve benzeri
haller)*
Adı
Soyadı ve Ünvanı |
|
Çalıştığı
Kurum/Kuruluş |
|
Gerekçe |
(Örn. Doktora Tez Danışmanı) |
Adı
Soyadı ve Ünvanı |
|
Çalıştığı
Kurum/Kuruluş |
|
Gerekçe |
(Örn. Ortak Çalışma Yapmış Olmak) |
(*) Gerektiği kadar
çoğaltılabilir.
14. PROJE
YÜRÜTÜCÜSÜNÜN ÖNCEKİ BAP DESTEKLİ PROJELERİ VE ÇIKTILARI: Proje yürütücüsünün varsa önceki BAP destekli projeleri ve bu projelerden
üretilen araştırma makaleleri verilmelidir. Bu kısımda listelenen yayınlar pdf
formatında BAPSİS’e yüklenmiş ve proje yürütücüsünün kişisel AVESİS sayfasına
işlenmiş olmalıdır. Bu yayınların BAP destekli projelerden üretilmiş araştırma
makalesi olarak kabul edilebilmesi için proje kodu belirtilerek BAP
koordinasyon Birimine teşekkür edilmiş olması zorunludur.
Proje
Yürütücüsünün Önceki BAP Destekli Projeleri ve Üretilen Makaleleri
Proje No |
Proje Türü |
Üretilen Araştırma Makaleleri (Yazarlar,
Makale Başlığı, Dergi Adı, Cilt/Sayı, Sayfa, Yıl) |
|
1 |
|
|
1. 2. 3. |
2 |
|
|
|
3 |
|
|
|
15. PROJE
EKİBİNİN ÖNERİLEN PROJE KONUSU İLE İLGİLİ ÖNCEKİ ÇALIŞMALARI: Proje ekibinin önerilen proje konusu ile ilgili alanda varsa önceki
çalışmaları (uluslararası endekslerce taranan dergilerde yayınlanmış araştırma
makaleleri, yürütücü veya araştırmacı olarak görev aldığı TÜBİTAK ve Avrupa
Birliği gibi dış destekli araştırma projeleri gibi) verilmelidir.
Proje
Yürütücüsünün Önerilen Proje Konusu ile İlgili Makaleleri
Yazarlar, Makale Başlığı, Dergi Adı,
Cilt/Sayı, Sayfa (Yıl) |
|
1 |
|
2 |
|
3 |
|
Projede
Görev Alan Diğer Araştırmacıların Önerilen Proje Konusu ile İlgili
Makaleleri
Yazarlar, Makale Başlığı, Dergi Adı,
Cilt/Sayı, Sayfa (Yıl) |
|
1 |
|
2 |
|
3 |
|
Proje
Yürütücüsünün Önceki Projeleri
Proje Adı |
Projedeki Görevi |
Destekleyen Kurum |
Başlama-Bitiş Tarihleri |
Proje Bütçesi |
|
1 |
|
|
|
|
|
2 |
|
|
|
|
|
3 |
|
|
|
|
|
Projede
Görev Alan Diğer Araştırmacıların Önceki Projeleri
Proje Adı |
Projedeki Görevi |
Destekleyen Kurum |
Başlama-Bitiş Tarihleri |
Proje Bütçesi |
|
1 |
|
|
|
|
|
2 |
|
|
|
|
|
3 |
|
|
|
|
|