Pirüvat Dehidrojenaz Enzim Kompleksinin Epitelyal Mezenkimal Dönüşüm (EMD) ile İlişkisinin in vitro Araştırılması


Creative Commons License

Sarımahmut M., Cevatemre B.(Yürütücü), Ulukaya E., Dere E., Yılmaztepe Oral A.

TÜBİTAK Projesi, 2015 - 2017

  • Proje Türü: TÜBİTAK Projesi
  • Başlama Tarihi: Haziran 2015
  • Bitiş Tarihi: Ocak 2017

Proje Özeti

Projemizin amacı, enerji üretiminde (mitokondriyal metabolizmada) önemli bir enzim olan Pirüvat Dehidrojenaz (PDH) aktivitesinin kanser metastazıyla ilişkilendirilen Epitelyal Mezenkimal Dönüşüm (EMD) süreci arasındaki bağlantıların araştırılmasıdır. 

 

Son yıllarda kanserin, mitokondri karakteristikleri (glukoz metabolizması ve apoptozis direnci gibi) ile yakından ilişkili olduğu düşünülmektedir. Glukoz, tümör hücreleri dahil pek çok memeli hücresinin esas karbon kaynağıdır ve ATP oluşturmak üzere sitozolik glikoliz ve ardından oksijen bağımlı mitokondriyal metabolizma aracılığıyla metabolize edilir. Normal şartlar altında sitozolik glikoliz sonucu meydana gelen glukoz-türevi bir karbon olan pirüvatın TCA döngüsüne (mitokondriyal metabolizma) girişi, pirüvatın Asetil CoA’ya dönüşümünü (oksidatif dekarboksilasyon) gerektirir. Bu katalitik dönüşümü gerçekleştiren çoklu enzim kompleksi ise pirüvat dehidrojenaz (PDH) dır.

 

Metastaz kapasitesi yüksek olan kanser hücreleri, enerji üretimi için bol miktarda oksijen varlığında dahi öncelikli olarak sitozolik glikolizi (mitokondriyal solunuma kıyasla) tercih etmektedirler. Enerji üretimi amacıyla sitozolik glikolizin kullanımı ise tümörün gelişmesi için gerekli olan temel yapıtaşlarını daha hızlı sağlar. Ayrıca apoptozisin baskılanmasını dolayısıyla antikanser terapilere direncin artmasını sağlayan metabolik bir bozukluktur. Kanser hücrelerinde görülen metabolik yolakların bu şekilde yeniden düzenlenmesi, kanser hücrelerinin adaptasyonunu ve progresyonunu uyararak invazif ve metastatik bir fenotip kazanılmasını sağlamaktadır. Bu düzenlenmenin sonrasında glukoz alımı artar ve hızı artan glikoliz süreci ile kanser hücreleri laktat (son ürün) üretir ki bu ürün sayesinde invazyon ve metastaz için uygun bir çevre oluşur. Bu fizyolojik değişiklikler kanser progresyonu için uygun bir mikroçevre yaratır. Sonuç olarak kemoterapötik ilaçlar dahil çeşitli stres koşullarına direncin artışı gerçekleşir.

 

EMD, epitelyal karakterdeki bir hücrenin, motilitesi ve invazif kapasitesi artmış mezenkimal karakter edinmesi (ayrıca epitelyal belirteçlerin kaybı) ile karakterize edilen bir süreçtir. Kanser biyolojisinde henüz yeni bir konu olmakla beraber, tümör metastazında moleküler belirleyici olma potansiyeli taşıdığından, bu sürecin anlaşılması ve aydınlatılması büyük önem taşımaktadır. Son yıllarda yapılan metastatik kanser araştırmaları ve ilişkili moleküler bilgiler artmış olmasına rağmen, PDH enzim aktivitesinin EMD süreci ile ilişkisini gösteren literatürde herhangi bir çalışma bulunmamaktadır.

 

PDH enzim kompleksi baskılandığında, pirüvatın mitokondriye geçişi gerçekleşemeyeceğinden (piruvatın mitokondriye akışı yalnızca bu enzim kompleksi aracılığıyla olduğundan), glikolitik metabolizmanın artışını, dolayısıyla metastatik kapasiteyle ilişkilendirilen EMD sürecinin varlığını keşfetmeyi beklemekteyiz. Bu amaçla ilk aşamada; ön çalışma kapsamında E-kaderin ve Vimentin ifadelerine baktığımız çeşitli kanser hücre soylarında PDH enziminin E1 alt ünitesinin protein düzeyinde ifadeleri tespit edilecek ve takiben çalışmalarımızda kullanacağımız hücre soylarımızı belirlemiş olacağız. Belirlediğimiz hücre soylarında PDH enzim kompleksinin E1 alt ünitesini kodlayan genin ifadesi stabil şekilde siRNA teknolojisi (lentiviral transdüksiyon) kullanılarak baskılanacaktır. Transfeksiyon başarısı/verimliliği PDHE1’e spesifik antikor kullanarak western blot yöntemi ile kontrol edilecektir. Ayrıca bu genin susturulması neticesinde PDH enzim aktivitesindeki değişiklikler belirlenecektir. Kanser hücre soylarında PDHE1 geninin başarılı ve stabil bir şekilde susturulması neticesinde epitelyal karakterin kaybolmasını, buna karşın mezenkimal karakterin artışını beklemekteyiz. Dolayısıyla, PDHE1 geni susturulan kanser hücre soylarında, ifadelerinde artış beklediğimiz mezenkimal proteinler (EMD ile ilişkilendirilen) Western Blot yöntemi kullanılarak tespit edilecektir. Son olarak, EMD sürecini geçiren hücrelerin karakteristiği olan kemoterapi direncini göstermek üzere, PDHE1-susturulmuş ve PDHE1-normal hücre gruplarının, klinikte kullanılan anti-kanser ilaçlara yanıtları karşılaştırılacaktır. Bunun yanı sıra invazif ve metastaz kapasitesi yüksek olan kanser hücrelerinin bir karakteristiği olan migrasyon yeteneğini göstermek üzere, bu hücre gruplarında “yara iyileşmesi” yöntemi uygulanacaktır.

 

Kanserin son yıllarda metabolik bir hastalık olarak görüldüğü göz önüne alınırsa, mitokondriyal metabolizma ile ilişkili enzimlerin aktivitelerinin kanser progresyonu sürecine etkilerinin anlaşılması ve aydınlatılması insan sağlığını iyileştirebilecek yeni tedavi seçenekleri/yaklaşımları yaratabilir. Proje sonuçlarının, mitokondri-ilişkili metastaz ve buna dair moleküler mekanizmaların anlaşılmasına katkı; klinik açıdan büyük önem taşıyan prognostik ve/veya diagnostik belirteçlerin ve yeni terapötik hedeflerin keşfedilmesine ve kanser tedavisinde başarı oranını yükseltecek yeni anti-metastatik terapötik ajanların geliştirilmesine olanak sağlayacağını düşünmekteyiz.