GÜL SATAR N. Y. (Yürütücü)
Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje, 2019 - 2022
Beşeri ve veteriner hekimlik alanında önemini koruyan bir problem olan yara iyileşmesi
üzerine fitoterapötik ajanların etkinliğini gösteren çalışmalar incelendiğinde, Aloe vera freeze-
drying yöntemi ile elde edilen tozdan taze olarak hazırlanan solüsyon formuna ilişkin spesifik
bir çalışmaya rastlanmamıştır.
Bu çalışmada, ratların sırt bölgesinde oluşturulan eksizyonel yaraların tedavisinde Aloe
barbadensis Miller bitkisinden, freeze-dried yöntemi ile elde edilen toz ile hazırlanan farklı
yoğunluklardaki solüsyonlar ile Aloe vera içeren ticari jel Carravet ® ’in etkilerinin klinik,
histopatolojik, immunohistokimyasal ve biyomekanik yönlerden değerlendirilmesi, ayrıca
birbirleri, kontrol ve Madecassol
®
grubu ile karşılaştırılması amaçlandı.
Çalışmanın materyalini toplamda 80 adet, dişi, Sprague Dawley ırkı rat oluşturdu. Ratlar
her grupta 8 denek olacak şekilde kontrol, Madecassol ®
pomad, Carravet
®
jel, %0,1, %0,25,
%0,5 ve %1, %2,5, %5 ve %10 yoğunlukta taze hazırlanmış Aloe vera solüsyon grubu olmak
üzere 10 gruba ayrıldı. Ratların sırt bölgesinde skapula gerisinde, dorsal orta hattın sağ ve sol
tarafında 2x2 cm ebatlı tam kalınlıkta eksizyonel yara oluşturuldu. Tüm gruplarda deneklerin
hem sağ, hem de sol taraftaki yaralarına 21 gün boyunca günlük olarak topikal tedavi
uygulandı ve yaralar her gün kontrol edildi. Sağ taraftaki yara alanlarının 7., 14. ve 21.
günlerde asetat film üzerine çizimleri yapılarak, iyileşmemiş yara alanları ölçüldü. Tüm
denekler için granülasyon dokusunun ilk oluştuğu zaman, yaranın granülasyon dokusu ile
tamamen dolduğu ve yaraların tamamen kapandığı zamanlar kaydedildi. Sol taraftaki
yaralardan ise 6 mm çaplı punch biyopsi iğneleri ile yine 7., 14. ve 21. günlerde biyopsi
örnekleri alındı. Alınan örneklerin yarısı histopatolojik ve immunohistokimyasal inceleme
için hazırlandı ve hematoksilen-eozin boyama sonrası mikroskobik incelemeler
gerçekleştirildi. Örneklerin diğer yarısı ise ticari olarak temin edilen rat-spesifik VEGF ve
TGF-β1 ELISA kitleri ile serolojik inceleme için kullanıldı. Biyomekaniksel değerlendirmeler
çalışmanın sonlandığı 21. günde, tüm deneklerin sırt bölgesinden alınan deri örneklerine
germe işlemi uygulayan test cihazında yapıldı. İstatistiksel olarak gruplar arası
karşılaştırmalar Kruskal Wallis, ikili karşılaştırmalar Dunn-Bonferroni testi ile yapıldı. Grup
içi karşılaştırmalarda Friedman, ikili karşılaştırmalar için ise Wilcoxon testi yapıldı.
Değişkenler arasındaki ilişkiler Spearman sıra korelasyon katsayısı ile incelendi. Günlük yara
bakımı esnasındaki gözlemlerde gruplar arasında granülasyon dokusunun ilk oluştuğu, yara
alanının granülasyon dokusu ile tamamen dolduğu ve yaraların tamamen kapandığı
zamanlarda anlamlı fark bulundu. İlk granülasyon dokusu görülme zamanı %0,1 Aloe vera
grubunda, Madecassol
®
ve %0,25 Aloe vera gruplarına göre daha geç; granülasyon dokusu ile
dolma zamanları %1; %2,5; %5 ve %10 Aloe vera gruplarında kontrol, Madecassol ®
ve
Carravet
®
gruplarına göre daha erken; tam kapanmanın olduğu zaman ise %1 Aloe vera
grubunda kontrol grubuna göre daha erken idi. Planimetri ölçümlerinde ise gruplar arasında
iyileşmemiş yara alanları bakımından 7. günde %5’lik Aloe vera grubu %0,1; %0,25; %0,5 ve
%1 Aloe vera gruplarına göre ve %2,5’lik Aloe vera grubu %0,5’lik Aloe vera grubuna göre
daha büyüktü. Gruplar arasında 14. gün değerlerinde %1’lik Aloe vera grubu diğer tüm
gruplara göre daha az yara alanına sahip olmasına rağmen, ikili karşılaştırmalarda işlem etkisi
anlamlı farklılık oluşturacak kadar çok değildi ve 21. günde ise gruplar arasında istatistiki
olarak anlamlı farklılık bulunamadı. Histopatolojik ve immunohistokimyasal analizlerde
kontrol grubu ile Aloe vera grupları arasında anlamlı fark belirlendi. Serolojik
değerlendirmede TGF-β1 seviyeleri 7. günden 21. güne doğru gruplar bazında incelendiğinde
sadece kontrol grubunda azalma görüldü. Carravet ®
grubunda hafif düzeyde bir yükselme
görülürken, Aloe vera solüsyon gruplarından %0,25 ve % 10 yoğunluktaki gruplardaki
seviyelerde yükselmeler tespit edildi. Yine aynı şekilde gruplar bazında VEGF seviyeleri
incelendiğinde kontrol, Madecassol ®
ve Carravet
®
gruplarında artış görüldü. İyileşme
sürecinin 21. gününde ise Madecassol ®
, %2,5 ve %10 Aloe vera solüsyon gruplarındaki VEGF
seviyelerinin diğer gruplara kıyasla belirgin derecede yüksek olduğu görüldü. Ayrıca TGF-
β1’in iyileşmemiş yara alanı ile arasında 14. gün değerlendirmesinde negatif, total iyileşme
yüzdesi ile pozitif korelasyon saptandı. Damar sayısı toplamı ile arasında 7. ve 14. günde
negatif, nötrofil skoru ile arasında ise 7. günde pozitif korelasyon saptandı. Biyomekaniksel
ölçümlerde ise yüksek yoğunluktaki (%10-Grup 10) Aloe vera grubunun doku uzama
yüzdesinin diğer gruplara kıyasla daha büyük olduğu bulundu.
Sonuç olarak yara iyileşmesindeki süreci hızlandırmada Aloe vera solüsyon formunun jel
formuna göre daha etkili olduğu, özellikle de tam kapanma zamanı en kısa sürede olan %1
yoğunluktaki Aloe vera solüsyon dozunun potansiyel bir yara iyileşmesi ajanı olabileceği
kanısına varıldı. Ayrıca Aloe vera solüsyon formunun, antiinflamatuvar etkisinin de oldukça
yüksek olduğu, anjiyogenezisi hızlandırdığı, VEGF ve TGF-β1 gibi büyüme faktörlerinin
indüklenmesi ve stimülasyonunda etkin rol oynadığı, yüksek yoğunluktaki Aloe vera’nın
kollajen oluşumunu destekleyerek yara kapanmasını takiben oluşan yeni dokunun uzama
yüzdesi üzerinde daha etkili olduğu belirlendi. Bu tez çalışmasından elde edilen veriler
ışığında, yara iyileşmesi alanında Aloe vera solüsyon formunu içeren yeni ticari ürünlerin
ortaya çıkarılacağını düşünmekteyiz.