İş yerine gidiş ve dönüşün işten ayrılma niyetine etkisi: İş yaşam dengesinin aracılık rolü


Tezin Türü: Doktora

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Bursa Uludağ Üniversitesi, SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2020

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Elif Nur Alper

Danışman: KURTULUŞ KAYMAZ

Özet:

Sanayi devriminin ilk yıllarında günlük 14-18 saat süren çalışma süreleri, uluslararası ve ulusal iş mevzuatı ile zaman içerisinde kısaltılmış, çalışanın kendisine ve ailesine ayırdığı süre artırılmıştır. Böylelikle çalışanın iş-yaşam dengesi sağlanarak, verimlilik artışı sağlanmış, sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının oluşturulması amaçlanmıştır. Teknolojik gelişmeler de iş sürelerinin kısaltılmasını kolaylaştırmıştır. Yeni şehirleşme anlayışı çerçevesinde, iş yerlerinin yerleşim alanları dışında ve merkezden uzakta, organize sanayi bölgelerinde kurulmaya başlaması, çalışanların iş yerine gidiş ve dönüşleri için harcadıkları zamanı artırmış, "yolda geçen zamanın" iş-yaşam dengesini bozucu etkisini ortaya çıkmaya başlamıştır. Nitekim, çalışanların evlerinden iş yerlerine ulaşım süreleri, Türkiye genelinde, ortalama olarak tek yöne doğru 45 dakika sürmektedir. Bu süre şehirler arasında farklılık göstermekle birlikte büyükşehirlerde (İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa vb.) evden iş yerine ulaşım süresinin de arttığı görülmektedir. Çalışanın işe hazırlanmak için harcadığı süre (uyanma, hazırlanma, kahvaltı ve durağa ulaşma) ile işten çıkışta beklediği (temizlenme, toplanma ve servis araç kalkışını bekleme) süreye ilave çalışanların iş yerine gidiş ve dönüşlerinde harcadıkları süreler, iş-yaşam dengesini bozmakta, bireyin iş yeri seçimlerini ve işten ayrılma niyetlerini de etkilemektedir. Bu çalışma, iş yerine gidiş ve dönüşte yolda geçen zamanın, çalışanların işten ayrılma niyetleri üzerindeki etkisinde, iş-yaşam dengesinin aracılık rolünü araştırmaktadır. Elde edilen bulgular iş yerine gidiş ve dönüşte yolda geçen zamanın, çalışanın işten ayrılma niyeti üzerindeki etkisinde iş-yaşam dengesinin aracılık rolü üstlendiğini göstermektedir. Ancak bu etki çalışanın yaşı, cinsiyeti, medeni durumu, çocuk sahibi olma ve iş yerindeki statüsüne göre farklı seviyelerde ortaya çıkmaktadır. Araştırmaya 314 çalışan katılmıştır. Katılımcıların %61'ini erkek çalışanlar, %39'unu kadın çalışanlar oluşturmaktadır. Katılımcıların %70'i lisans ve lisansüstü eğitime sahip olmakla birlikte %80'nini yönetici ve idari personel oluşturmaktadır. Katılımcıların %55'i çocuk sahibidirler. Katılımcılar genel olarak her iki eşin de çalıştığı çekirdek aile (anne, baba ve çocuk/çocuklar) yapısına sahiptir. Araştırmada işten ayrılma niyetinin cinsiyet bazında farklılık gösterdiği, özellikle kadın çalışanların erkek çalışanlara oranla işten ayrılma niyetlerinin daha fazla olduğu görülmüştür.