İslam Felsefesi'nde adalet kavramı


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Bursa Uludağ Üniversitesi, SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2008

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Seda Ensarioğlu

Danışman: YAŞAR AYDINLI

Özet:

Hem Yunan Medeniyeti’nin hem de İslâm Medeniyeti’nin felsefî öğretilerinde ortak olan evrensel unsurlar vardır. Bununla beraber, bu evrensel unsurların her bir medeniyetin temel esaslarına göre farklı bir şekil aldığını da gözden kaçırmamak gerekir. Bu düşüncenin örnekleri ahlâk ve siyâset felsefesi hakkında günümüze kadar ulaşan eserlerde de görülebilir. Gâyeci ahlâk filozoflarına göre, insan, değişmez kurallarla sınırlandırılmış olmadığı gibi, varlığı herhangi bir gâyeye matuf olmayan, özünde kendine has ilkeleri barındırmayan bir tür de değildir. İnsan, kendine özgü olarak, entellektüel ve ahlâkî erdeme uygun hayatın birleşimiyle mümkün olacak kusursuz ‘iyi’ye ulaşma gâyesine sahiptir. Bu gâye, insanın iç dünyasına ait adaletin, itidalin gerçekleşmesinin tek yoludur. Erdemlerden birincisi, tümellerin bilgisine sahip olarak nazarî erdeme ulaştıran ‘hikmet’; ikincisi ise tekil hâdiseler hakkında doğru kararlar vermeyi sağlayarak ahlâkî yaşamı mümkün kılan ‘amelî hikmet’tir. İslam Felsefesi’deki siyâset öğretisine göre yönetici, bir yönüyle kral ve filozoftur ve bu, Grek etkisini yansıtmaktadır; ama o aynı zamanda toplumda dini çerçeveyi belirleyen bir peygamber özelliğine de sahiptir ki, müslüman filozofları deizmden uzaklaştırıp teizme yaklaştıran bu özellik de İslam dininin etkisini yansıtmaktadır. Müslüman filozofların siyâset öğretilerindeki yasa, toplumsal hiyerarşi ve meşrû savaş gibi konuların sınırları ‘adalet’ anlayışı çerçevesinde belirlenmektedir. İslâm Felsefesi’nde adalet kavramını önem taşıdığı diğer bir konu da kozmik düzendeki adalet konusudur. Tanrı’nın sıfatları ve âhiret hakkındaki mülâhazalar, filozofların ilâhî adalet konusundaki görüşlerini anlamada yol gösterici olmaktadır.