Türkiye – Avrupa Birliği ilişkilerinde göç ve iltica: Suriyeli göçmen krizine hukuksal bir yaklaşım


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Bursa Uludağ Üniversitesi, SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2019

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Aysu Karacalar

Danışman: KAMURAN REÇBER

Özet:

Konjonktürel dönüşüme bağlı olarak göç olgusu, günümüzde zorla yerinden edilme kavramıyla ilişkilendirilmekte ve uluslararası aktörlerin sürece müdahil olduğu çok boyutlu bir dinamizme işaret etmektedir. Bu dinamizmin en güncel örneğini ise Ortadoğu kaynaklı kitlesel akınlar oluşturmaktadır. Bu bakımdan Suriye Arap Cumhuriyeti topraklarında yükselen kaos, öngörülemeyen yeni bir göç trendini tetikleyerek uluslararası toplumu kontrol altına alınması zor bir krizle daha karşı karşıya bırakmıştır. Sonuçları itibarıyla küresel nitelik arz eden göçmen krizi, göç yönetişimi olgusunu gündeme getirerek kolektif işbirliği çabalarına hız kazandırmış ve bu yönüyle kurumsallaşan işbirliği modellerini gündeme getirmiştir. Bu bağlamda çalışmada, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında katılım müzakereleri süreciyle temelleri atılan, göçmen kriziyle birlikte ise kurumsallaşma eğilimi gösteren işbirliği süreci ele alınmakta; bu yönüyle taraflar nezdinde tesis edilen ortak iltica rejiminin nitelik ve sürdürülebilirliğine ilişkin değerlendirmeler ortaya konmaktadır. Bu bakımdan Geri Kabul Anlaşması ve Vize Serbestisi Diyaloğu gibi çeşitli mekanizmalar aracılığıyla kurumsallaşan bu işbirliği forumu, uluslararası toplum nezdinde somut çıktılar üreten dinamik bir süreç olarak ön plana çıkmaktadır. Bu angajman ayrıca, AB açısından krizin kontrol altına alınarak tampon bölgelerde çözüme kavuşturulması; Türkiye açısındansa sorumluluk ve külfet paylaşımı beklentisini simgelerken, bu yönüyle, tarafların çıkar konfigürasyonları doğrultusunda şekillenen bir oydaşmaya işaret etmektedir. Günümüzde askıya alınan diyalog süreci, ikili ilişkilerde kısa vadede telafi edilemeyecek bir güvensizliği beraberinde getirmektedir. İlişkilerdeki bu durağanlaşma, kriz yönetimine dair çabalara ket vururken; aynı zamanda, uzun vadede üstesinden gelinemeyecek bir sorumluluk altına giren Türkiye’nin sonu öngörülemeyen bir çıkmaza sürüklenmesine sebebiyet vermektedir. Bu çerçevede Türkiye’yi içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarmak ve krize ilişkin insani bir yaklaşım geliştirmek adına uluslararası toplumun desteğine duyulan ihtiyaç, BM ve AB gibi kilit aktörlerin kriz çözümünde çok daha etkin rol üstlenmesi gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır.